Avuç içlerime doldurduğum çekirdeği ince bir ustalıkla çitlerken, "Öyle işte dede." dedim, dedeme kısa bir bakış atıp. "Gittiler yani."
"O kerataya boşuna hayırsız demiyorum ben," dedi dedem, hiç de memnun olmayan bir tavırla. "Elin kızının ağzının içine bakıp seni bu hâlde bırakıp gitti ya, yazıklar olsun. Bir Yiğit kadar olamadı."
Karın ağrısının geçmesinin ardından yoğun bir boğaz ağrısı vurmuştu beni. Bunu duyan annem hızlıca nane limon kaynatmak için mutfağa gitmiş, Yiğit de bana nane limonu getirmek için annemin başında dikilmişti.
"Ay aman bırak şu domuzu dede," diyerek yüzümü buruşturdum. "Ben onun bakmasına mı kaldım? Gitsin bırak. Benden uzak, Allah'a yakın."
"Şimdi böyle söylüyorsun ama ileride çok ararsınız birbirinizi." dediğinde hafifçe güldüm. "Ay bırak dede, lisedeyken de aynısını diyordunuz. Üniversite'de ararsınız birbirinizi dediniz, koskoca ülkede başka yer yokmuş gibi benimle aynı yeri kazandı. Kurtulamıyorum bir türlü."
"Kaderiniz birlikte yazılmışsa demek ki."
Dedemin imayla söylediği şey, kaşlarımın havalanmasına sebep oldu. "Bana bak, sen fazla imalı konuşuyorsun." dedim gözlerimi kısarak. "İkide bir o öküzün yanında da yapıyorsun, sonra yanlış anlayacak!"
"Anlasın." dedi, öksürerek yattığı yerden omuz silkip. "Anlasın diye yapıyorum zaten. Bıraksın elin kızını da burnunun ucundakini görsün."
Dudaklarım aralanırken kaşlarım çatıldı. "Ben de beni sevdiğini sanıyordum dede, aşk olsun." dedim alıngan bir ifadeyle.
"O ne demek? Seviyorum zaten kızım."
"Bırak, sevmiyorsun sen beni." Avucumun içindeki çekirdeği kucağımdaki tabağa boşalttım. "Sevseydin eğer böyle söylemezdin. Sen bilmiyor musun Özgür'ün ne kadar hayvan olduğunu? Bile bile başımı yakmak mı amacın?"
Dedem, gözlerini devirdi. Bak bak göz devirmeyi de biliyor. "Ben de bir şey diyeceksin sandım." dedi elini havada sallayıp. "Sen onu adam edersin kızım. Hatta, bu ailede onun hakkından gelen tek kişi sensin."
"Babam duymasın bak bu söylediklerini," diye tehdit ettim onu. "Şikayet ederim bak seni!"
"Hadi oradan, dünkü çocuksun sen." dedi ciddileşip. "Kimi kime şikayet ediyorsun? Benim oğluma beni mi şikayet edeceksin?"
"O zaman...babanneme ederim!" dedim, daha iddialı bir seçenek sunup. "Nasıl Özgür'ün hakkından ben geliyorsam, senin hakkından da babannem gelir."
"Etsen de gelse keşke," dedi içli bir şekilde. "Geldiğinden beri yüzüme bakmıyor. Kapı eşiğinden öyle kedinin ciğere baktığı gibi bakıyor, içeri adım atmıyor. Allah biliyor ya, beni affetmeden bu dünyadan göçüp giderim diye çok korkuyorum."
"Allah korusun." Elimle kulağımı çekip dişlerime vurdum. "Şimdi dede kusura bakma ama babannem haklı." Sessiz kaldığında devam ettim. "Zamanında kadını iki çocukla ortada bırakıp başkasına gitmişsin. Hiçbir insan gururuna yediremez bunu. Az çektirmemişsin babaanneme."
"Biliyorum güzel kızım, biliyorum." dedi, hüzünle. "Ama son pişmanlık bir halta yaramıyor işte."
Babanneme ne kadar hak verirsem vereyim, dedeme üzülüyordum. İstemsizce oluyordu bu.
Tam dedeme cevap verecekken telefonum titredi. Derince bir nefes verip önümdeki masaya uzandım. Ekrana baktığımda, Özgür'ün WhatsApp'tan mesaj attığını gördüm.
Yaban Domuzu :
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Kural Tanımaz / tamamlandı.
Humor"Bir kere ulan," dedim yalvarırcasına yüzüne bakıp. "Bir kere de iyi bir şey çıksın şu ağzından. Bir kere de içime oturmasın söylediklerin, nefesimi kesmesin. Şu boktan evden kaçıp gitmek isteyecek kadar bunaltmasın beni, daraltmasın. Ağzını konuşma...