Güzel bir duşun ardından, saçlarımın ıslaklığını emsin diye kafama sardığım havluyla, padişah dönemlerindeki sadrazamları andırıyordum. Yüzüme yaptığım kil maskesinin kurumasını beklerken midem kazındığı için mutfağa yönlendirdim adımlarımı.
Önce elime aldığım bardağa sürahiden su doldurdum ve kurumuş damaklarımı nemlendirdim. Güzelce susuzluğumu giderirken başımın belası Özgür, mutfağa giriş yapmıştı. Beni görür görmez eli kalbine giderken, "Tövbe estağfurullah." diye mırıldandı, yüzüme kaçamak bakışlar atıp. "Ne oldu lan sana? Tuvalette ekmek mi yedin, ne bu yüzün?"
"Ha ha ha, çok komik." diye homurdandım, yüzüne ters ters bakarak. "Maske yaptım aptal!"
"Böyle maske mi olur be?" diyerek yüzünü buruşturdu. Bu esnada içeriye adımını atmış, buzdolabına doğru ilerlemişti. "Tipe bak, cin çarpmış gibisin. Dabbenin yeni filminde seni makyajsız oynatsalar, inan bana hiç sırıtmazsın."
"Benim en azından maskeli hâlim böyle." dedim, şirince gülümseyip. "Ama senin normal hâlin öyle. Sen kendi derdine yan."
Ona laf sokmam hoşuna gitmezken, "Kapasana sen çeneni," diye homurdandı, ağzının içinden.
"Sen kapatsana." dedim, hiç amanlık vermeden direkt lafı yapıştırıp.
Kaşları şaşkınlıkla havalanırken elindeki reçeli temkinlice tezgahın üzerine koydu ve kolunu gergince mermere yasladı. Aramızda birkaç adımlık mesafe vardı. "Gerçekten kapatmamı ister misin?" diye sordu, yüzüne arsız bir gülümseme kondurup.
Kaşlarımı çatarak omzuna sertçe vurdum ve, "Pislik!" diye tısladım, dişlerimin arasından.
Seslice gülüp kendini geriye çektiğinde başını alayla iki yana salladı. Tam ona laf atacaktım ki, kapının eşiğinde Yiğit'i görmemle birlikte duraksadım.
Bakışlarımız kesişirken gözleriyle beni baştan aşağı süzdü. "Nergis?" dedi sorarcasına, afallamış bir vaziyette. "Bu sen misin?"
"Yok, bu Nergis'in yıllardır kayıp olan ikizi." dedi Özgür, çenesini tutamayıp lafı yapıştırarak. Ona keskin bir bakış atıp çaktırmadan bacağını cimdim ve sırıtıp "Benim." dedim sessizce.
"Afallamamı mazur gör lütfen," dedi kendini toparlayıp içeriye doğru bir adım atarak. "Seni daha önce hiç ev hâliyle görmediğim için garipsedim biraz."
"Okuldaki hâlimden eser yok, değil mi?" dedim gülümseyerek.
"Cidden öyle." derken yeniden beni boylu boyunca süzdü. "Kırk yıl düşünsem seni saçlarında havlu, yüzünde maskeyle, üstelik tavşanlı pijamalarında göreceğim aklıma gelmezdi."
Belli etmesem de utanmıştım. Yanaklarıma doğru süzülen sıcaklık, bunu gayet net bir şekilde açıklıyordu. Tam cevap verecektim ki, Özgür'ün elini omzumda hissettim. Beni kendine doğru çekip başını dikleştirerek Yiğit'e baktı. "Tabi Yiğitciğim sen alışkın olmadığın için garipsemişsindir." dedi, dişlerini göstererek gülümseyip. "Okuldaki hâlini sevdiğin arkadaşından eser yok şimdi." Sevdiğin kelimesine anlamsız bir baskı yüklemiş, daha belirgin dile getirmişti. "Ben her gün onu böyle gördüğüm için alışkınım. Ama sen büyük bir hayal kırıklığına uğradın sanırım."
Sözleriyle ona bir yumruk atmamak için kendimi zor tuttum. Bu konuda bile kendini Yiğitle kıyaslıyor, bir kaşık suda boğmak istediği kızı, yani beni sohbet malzemesi yapıyordu. Ağzına çarpacaktım.
"Yo, aksine bu hâli daha sevimli geldi." dedi Yiğit, bana bakıp gülümseyerek. "Nergis her hâliyle güzel ki, belli başlı kalıplara girmesine gerek yok." İçimden tam şuan Özgür'e ergenler gibi orta parmak çekmek geldi. Ama tabi ki yapmayacaktım.
Yüzündeki bozulmuşluk ifadesini görür görmez, dudaklarımda sinsi bir gülümseme yer edindi. Önce Yiğit'e teşekkür ettim. Hemen ardından Özgür'ün koluna tüm tırnaklarımı geçirip, "İşte adam var, adam var Özgürcüğüm." dedim şirince gülümseyip. Tırnaklarımı koluna geçirmiş olmam canını yakmış olacak ki, çenesi kasıldı. Kolunu sertçe geriye doğru itip, "Herkes senin gibi yaban domuzu değil." dedim, gözlerimi gözlerine dikerek.
Özgür, keskin bakışlarını benim üzerimden çekmeden, "Kaçırma sen bunu bak." dedi, kaşlarıyla Yiğit'i işaret edip. "Ağzı iyi laf yapıyor bunun. Seni sözleriyle tatmin edip egonu okşar. Tam aradığın sevgili modeli. Çok iyi bir ikili olursunuz." Öfke, tüm bedenimi ele geçirirken, "Hem niye reddettin ki sen bunu?" diye sordu, daha da ileri giderek. "İyi bir arkadaş, iyi bir adam, iyi bir sevgili.. Hatta tam Nihal Teyze'ye layık bir damat. Parası da var."
Son kurduğu cümleyle birlikte sinir tüm hücrelerime yayıldı. Elimi kaldırıp yüzüne okkalı bir tokat geçirecektim ki, bileğimden yakalayıp ben sertçe kendine doğru çekti. Vücutlarımız birbirine çarptığında, "Sakın aklından bile geçirme." diye fısıldadı, yüzüme doğru. "Ben sadece, sevdiklerimin benim canımı yakmasına izin veririm."
Zoraki bir yutkunuşun ardından, yüreğimi ezip geçen kalp çarpıntısını hiçe sayıp, "Senden nefret ediyorum." diye fısıldadım, gözlerimi gözlerine dikerek. "Canın cehenneme."
Kolumu sertçe kendime çekip onun ellerinden kurtardım. Omzumu omzuna çarpıp onu göğsünden iterek yanından burnumdan soluyarak geçtim.
Ondan nefret ediyordum.
Kimseden etmediğim kadar nefret ediyordum.
×××
Özgür.. Sana sövmemem için tek bir sebep söyle?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Kural Tanımaz / tamamlandı.
Mizah"Bir kere ulan," dedim yalvarırcasına yüzüne bakıp. "Bir kere de iyi bir şey çıksın şu ağzından. Bir kere de içime oturmasın söylediklerin, nefesimi kesmesin. Şu boktan evden kaçıp gitmek isteyecek kadar bunaltmasın beni, daraltmasın. Ağzını konuşma...