Herkes eski paspal hâline dönmüştü. Yoğun geçen bir düğün arefesinden sonra, yorulduğumu hissediyordum.
"Ay o Neslihan'ın giydiği elbise neydi öyle? Para verseler giymem vallahi!" Derya Teyze, dedikodu moduna girerek annemle düğüne gelenleri çekiştirmeye son gaz devam ederken onlara gözlerimi devirdim.
Başımı iki yana sallarken Özgürle kesişti bakışlarımız. Ona bakarak çaktırmadan göz kırptığımda, kendine engel olamadı. Dudaklarının kenarı hafifçe yukarı kıvrıldı.
Bakışmamızı bölen, ikimizin de aynı anda hönkürürcesine hapşırması olmuştu. Burnumun ucu sızlarken odadaki herkes, "Çok yaşayın." dediklerinde tam onlara yanıt verecektim ki, Özgürle birlikte yine aynı anda hapşırdık.
Ardı ardına gelen hapşırıklar, o buz gibi suyun eseriydi.
"Ne oluyor kız size?" diye sordu annem, göz ucuyla bizi süzerek. "Koro hâlinde hapşırıp duruyorsunuz."
"Ne bileyim ben," diye mırıldanırken burnumu sildim peçeteyle. "Şifayı kaptık galiba."
"Acaba kimin yüzünden?" Özgür, kendi ağzının içinden mırıldansa da ben onu duymuştum. Gözlerimi kısarak ona kötü bakışlar atarken Yiğit, "Üşüttün mü?" diye sordu bana ithafen. "Sıcak bir şeyler iç istersen?"
"İçesim yok ya," diye reddettim onu kibarca. "Geçer bir iki güne."
"O kafadan üşütük," dedi Özgür, laf atmadan duramazken. "Bir şey olmaz."
Didem söylediği şeye kıkırdadığında ona bakıp, "Çok mu komik?" diye sordum, ters bir tavırla.
"Pardon," dedi yüzündeki gülümsemeyi toparlayarak. "Bir anda söyleyince tutamadım kendimi."
"Tut bundan sonra."
Aramızdaki gerginliği bozan yine Özgür olmuştu. Elini dizine vurup oturduğu yerden ayaklandı. "Buradaki gerginlik, trafoda yoktur vallahi.. Bana fazla burası, gidiyorum ben."
Gözlerimi devirdim. Sanki başlatan o değildi, hiçbir şey olmamış gibi kalkıp gidiyordu.
"Git de kafamız rahatlasın biraz." dedim arkasından.
Bana samimiyetsizce gülümsedi. "Bence sen hiç konuşma, yaban çiçeği."
"Niye konuşmayayım domuzcuk?" dedim kaş göz yaparak. "Ağzımı diktin mi?"
"Ne çocukça laflar bunlar ya.." dedi, ayıplarcasına. "Biraz yaratıcılık lütfen!"
"Beyin yaşına uygun olacak şekilde konuşuyorum." dedim başımı yana yatırarak. "Diğer türlü konuşursam beynin yetmez anlamaya."
"Laf mı soktun şimdi sen bana?" diye sordu kaşlarını kaldırarak. Hemen ardından bana doğru dönüp ellerini birbirine vurdu. "Afferiin, 1-B sınıfından Nergis Özay'ı alkışlıyoruz! Bravo!" Ona göz devirdiğimde aldırmadı, ellerini başıma koydu. "Hatırlat da seni 23 Nisan'da masa başına geçirelim bir günlüğüne."
Başımdaki elini ittim kaşlarımı çatarak. "Az bi boş yapma ya."
"Ay yine başladınız!" dedi babaannem, sitemle. "Başım ağrıyor, sizin çenenizi mi çekeceğim ben? Gidin başka yerde yiyin birbirinizi!"
"Yok, yemem ben bunu, mideme oturur." dedi Özgür.
Ona yapmacık bir gülümseme yolladım. "Üstüme su içersin, bir şey olmaz."
Yüzünü buruşturup başını iki yana salladı. "Ne kalitesiz sohbetler bunlar ya, gidiyorum ben!"
Yeniden ona laf atma fırsatım vardı fakat şuan genzim öyle yanıyordu ki, sessiz kalıp hastalığımla baş başa olmayı tercih ettim.
°
Finale az kaldı.. Net bir bölüm veremeyeceğim ama az kaldığını bilin istedim :')
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Kural Tanımaz / tamamlandı.
Humor"Bir kere ulan," dedim yalvarırcasına yüzüne bakıp. "Bir kere de iyi bir şey çıksın şu ağzından. Bir kere de içime oturmasın söylediklerin, nefesimi kesmesin. Şu boktan evden kaçıp gitmek isteyecek kadar bunaltmasın beni, daraltmasın. Ağzını konuşma...