Elimdeki albümün sayfalarını yavaşça çevirip fotoğraflarını incelerken aklımı istila eden düşünceleri başımdan savamadım.
Büyük büyük dedem ve babaannemden tut, annem ve babama kadar uzanan düğün fotoğrafları kaçınılmaz sonu gözüme sokmak ister gibiydi.
Hepsi düşman ailelerin çocuklarıydı ve hepsi bir zamanlar birbirlerinden nefret ediyorlardı. Fakat kaçınılmaz son onları da yakalamış, aşk denilen o illet duyguya kaptırmışlardı kendilerini.
Bu kaçınılmaz son beni bulur muydu, bulursa da ne zaman bulurdu bilmiyordum. Özgür'e karşı içimde bastıramadığım çocuksu bir heyecan ve bu heyecanın beş katı kadar da nefret besliyordum.
Albümün sayfasını bir kez daha çevirdiğimde gördüğüm fotoğrafın sahibi derin bir iç çekmeme sebep oldu. Özgür'ün lise mezuniyetinden koydukları fotoğraflardan biri, tam parmaklarımın altında duruyordu.
Yıllar ondan hiçbir şey götürmüyordu.
Kahverengi saçları alnına dökülmüş, gözlerinin içindeki parıltıyla kameraya otuz iki dişini göstererek sırıtmıştı. Aynı pozu ben versem şam şeytanlarından bir farkım olmazdı fakat onda öyle durmuyordu.
"Oof oooof şu duruşa bak abi, o zamanlar da çok yakışıklıymışım ya!" Kulağımın dibinde kendine övgüler yağdıran Özgür'ün sesi çınladığında korkuyla çığlık atıp geriye irkildim.
"Ne sessiz sessiz geliyorsun, gerizekalı?" diye sordum, başparmağımı dişime götürüp. "Ödümü kopardın!"
Güldü. "Sen bu yürekle nasıl yaşıyorsun acaba?"
"Sana ne?" dedim ters bir tavırla. "Bak işine, yürü."
"Albümü mü inceliyordun?" diye sorarken onu kovduğum gerçeğini göz ardı ederek yanıma oturdu. "Ben de bakayım, getir."
Ona ters ters bakıp cevap vermeden albümü dizlerimin üzerine koyduğumda yeniden kendi fotoğrafına bakıp sırıttı. "Fotoğraftan karizma akıyor, karizma!"
"Ay aman yesinler egonu," dedim burun kıvırıp sayfayı çevirerek. Çevirmemle birlikte hemen arka sayfasında benim ortaokul mezuniyetimden kalan fotoğraf duraksamama sebep oldu.
"Tipe bak," dedi Özgür, fotoğrafa bakıp kahkaha atarak. "Uzaylı zekiye ya!"
Karnını tutarak gülmeye başladığında somurtarak fotoğrafa baktım. Annemin zoruyla saçımı iki yandan toplamıştım ve felaket derecede kötü görünüyordum.
"Sussana ya küçüktüm orada!" dedim omzuna vurarak.
"Belli belli."
Gülüşünün arasından kurduğu cümleyle gözlerim kısıldı. "Sen kendi ortaokuldaki hâlini hatırlamıyorsun galiba?" dedim imayla. "Sümüklünün tekiydin oğlum sen!"
"Sensin sümüklü, uzaylı zekiye." dedi gözlerini devirerek. "Bir kere benim polen alerjim vardı ondan öyleydim!"
"He Özgür he, kesin öyleydi." dedim onu iplemezken. "Marketin ve okulun peçete ihtiyacını sen karşılıyordun resmen!"
"Aynen aynen, hı hı.." diyerek hızlıca sayfayı çevirdiğinde bu kez kahkaha atma sırası bendeydi çünkü Özgür'ün küçüklük fotoğrafı gözlerimin önüne serildi.
"Bugünü hatırlıyorum!" dedim kahkahalarımın arasından. "Hem de çok iyi hatırlıyorum!"
"Oturduğum sandalyeye tutkal sürmüştün senin yüzünden pantolonum yırtılmıştı, salak." dedi yüzünü buruşturup. "Seni o gün öldürmem gerekiyordu!"
"Ondan beş dakika önce saçıma sakız yapıştırmıştın çünkü aptal!" dedim gülmeyi kesip çatık kaşlarla yüzüne bakarak. "Senin yüzünden annem saçımı kesmek zorunda kalmıştı!"
"Kel aynak olmuştun," diyerek keyifle kıs kıs güldü. "Hatta seninle dalga geçmişlerdi, tas koyup mu kestin diye!"
"Ama sonra sen o dalga geçenleri dövmüştün," dedim gözlerimi kısarak. "Benim için."
"Hiç de bile, canım birini dövmek istiyordu o yüzden dövmüştüm, seninle ilgisi yoktu." diye mırıldanırken bakışlarını kaçırdı.
"İtiraf et!" diye baskı yaptım, işaret parmağımı yüzüne sallayıp. "Benim için dövmüştün!"
"Hiç de bile," dedi çocuk gibi omuz silkerek. "Bi kere seninle benden başka kimse dalga geçemezdi, o yüzden dövdüm. Gururuma yediremedim,ondan."
"Sekiz yaşındaydın Özgür, ne gururu?" dedim gülerek. "Atma."
"Of tamam senin için dövdüm, oldu mu?" diye pes etti sonunda. "Dalga geçtikleri gün eve döndüğünde akşama kadar ağlamıştın, dayanamadım ben de."
Yıllar sonra aldığım iltifatla alaylı bakışlarımda tariflendiremediğim bir duygu yer edindi. "Sen aslında beni hep sever, korurdun," dedim bilmiş bilmiş konuşarak. "Ama belli etmezdin."
"Senin de hep hoşuna giderdi," dedi karşılık vererek. "Sen de belli etmezdin."
Sessiz kaldığımda, "Nergis.." diye mırıldandı.
Başımı kaldırıp yüzüne baktım. "Efendim?"
"Sadece çocukken mi?"
"Nasıl?" diye sordum, anlamadığımda. "Anlamadım, ney sadece çocukken mi?"
"Sadece çocukken mi severdim seni?" diye sordu gözlerimin içine bakarak. "Şimdi sevmiyor muyum sence?"
Düşünceli bir ifadeyle gözlerimi kısıp bir tık ona doğru eğildim. "Elinde olsa bir kaşık suda boğarsın beni."
Aramızdaki yakınlığa rağmen o da bir tık kendini bana doğru eğdi ve mesafeyi azaltıp dilini üst damağına değdirdi. "Yanlış cevap, yaban çiçeği." diye fısıldadı, yavaşça. "Elimde olsa bir kaşık suda severim seni."
✨
Bu ikiliyi o kadar özledim ki, anlatamam.. Uzun bir aradan sonra tekrardan hepinize merhabalar💖😽
bildiğiniz üzere sınav yüzünden kitabı askıya almıştım.. üzerinden o kadar zaman geçti ki, kitabı unutmuş bile olabilirsiniz jakanaosksdk ben bile bölümü yazmadan önceki bölümleri okudum ondan sonra yazmaya başladım vallahi.
hepinizin affına sığınıyorum, umarım sizin için keyifli bir bölüm olmuştur..kitabın finali falan kafamda oturdu, her şey belli. geriye kalan tek şey kitabı finale bağlayan bölümleri yazmak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Kural Tanımaz / tamamlandı.
Humor"Bir kere ulan," dedim yalvarırcasına yüzüne bakıp. "Bir kere de iyi bir şey çıksın şu ağzından. Bir kere de içime oturmasın söylediklerin, nefesimi kesmesin. Şu boktan evden kaçıp gitmek isteyecek kadar bunaltmasın beni, daraltmasın. Ağzını konuşma...