"Başımın belasısın vallahi ya! Ağız tadıyla bir düğün sefası süremedik sayende!"
Özgür, yol boyu bana söylenmeye devam ederken kaşlarımı çattım. Düğünün ortasında başıma keskin bir sızı yayılmıştı. Büyük ihtimalle fazla gürültüden dolayı, migrenim tutmuştu yine. Bu yüzden eve gitmek için ısrar etmiştim bizimkilere.
"Yiğit beni getirecekti, sen girdin araya." dedim. "Ben mi yalvardım sana, nolur beni götür diye? Sen atladın sazan gibi! Madem söylenecektin, niye ben götürürüm dedin?"
"Aman, her şeye de bir cevabın var!" dedi memnuniyetsiz bir tavırla.
"Olacak tabi, ben sana burada başım ağrıyor diyorum, sen düğün telaşındasın." dedim ters bir tavırla, şakaklarımı ovalayıp. "Bu mu senin insanlığın?"
"Ay tamam Nergis ya, bir şey söylediğime pişman etme insanı." dedi yüzünü buruşturup. Göz ucuyla beni süzdü, sonra yola çevirdi bakışlarını. "Çok mu ağrıyor?"
"Sayende evet!" diye çemkirdim, elimi çenemin altına koyup cama yaslanarak. "İnsanda kafa bırakmadın!"
"Tamam, özür dilerim, öyle demek istememiştim."
"Kes sesini," diyerek omuz silktim. "Ayrıca şu emniyet kemerini de tak! Sorumsuz davranma!"
"Beni bu kadar düşünmen gözlerimi yaşartıyor." dedi alayla. "Geldik sayılır zaten az kaldı, bir şey olmaz."
"Hııı, kaza yaparsak görürüm ben seni." diye mırıldandım. "Ön camdan uçarsın valla, karışmam."
"Senin de işine gelir, fena mı?" dediğinde sıkıntıyla oflayıp yerimden doğruldum.
"Çocuk gibisin ya, inanamıyorum." derken ona doğru yanaştım. Bana kısa ve sorgulayıcı bakışlar atarken, kolumu göğsünün üzerinden emniyet kemerine uzattım.
"Ne yapıyorsun Nergis?" dedi meraksız bir tınıyla.
"Geberip başıma kalma diye önlem alıyorum." dedim ve emniyet kemerini usulca kendime doğru çektim. "Beni sağ salim eve bırak da, sonra ister Didemciğinin yanına dön, ister kal. Umrumda değil. Ama benimle olduğun sürece bunlara dikkat etmek zorundasın."
Emniyet kemerini yerine yerleştirirken, belli belirsiz güldüğünü işittim. Birden arabayı durdurdu. Olduğum yerden bir tık ileri kaydığımda, kaşlarımı çatarak yüzüne baktım.
"Ne yapıyorsun be sen?"
"Kıskanıyorsun, değil mi?" diye sordu vücudunu bana çevirip gözlerimin içine bakarak. "Deli gibi kıskanıyorsun Didem'i."
"Nesini kıskanacağım be ben o sarı çiyanın?" diye çıkıştım. "O benim tırnağım bile olamaz."
"İtiraf et artık bunu kendine Nergis," dedi ciddileşerek. "Bal gibi de kıskanıyorsun ikimizi."
Birkaç saniye sessiz kaldım. Sessizliğimden güç bularak beklentiyle yüzüme baktığında, derin bir nefes verdim. "Kıskanıyorum, oldu mu?" diye mırıldandım ağzımın içinden.
"Duyamadım?" dedi, beni sinir etmek için.
Onun aksine sakin bir tavırla devam ettim. "Kıskanıyorum Özgür," dedim cümlemi yineleyerek. "Yediremiyorum o kızla, benimle olduğundan daha yakın olmanı!"
"Neden?" diye sordu, fısıltıyla. "Niye Nergis?"
"Bilmiyorum." dedim çaresizce kollarımı iki yana açıp. "Bilmiyorum Özgür ama ben artık bu duyguyla baş edemiyorum! Sizi ne zaman yan yana görsem, delirecek gibi oluyorum! Aklımı kaybediyorum! Didem'e ne zaman yakın olsan, o kızın yerinde olmak istiyorum!"
Özgür'ün sertçe yutkunuşuna şahit oldum. "Nergis," dedi sessizce, emin olmak istercesine. "Dalga geçmiyorsun, değil mi?"
"Dalga geçer gibi bir hâlim mi var?" dedim sitemle. "Sen de bunun farkındasın, anlamaza yatma şimdi! Hatta bazen beni sinir etmek için onunla yakın oluyorsun! Yalan mı?"
"Doğru." dedi kabullenerek, bakışları derinleşirken. "Ama sen de aynı şeyi Yiğit için yapıyorsun, kabul et! Birbirimize yalan söylemeyelim artık."
"Doğru." diyerek kabullendim ben de gerçekleri. Bakışlarım Özgür'ün dudaklarına kaydı kısa bir anlığına. "Aramızda çok farklı bir çekim var Özgür," diye fısıldadım sessizce.
"Hem de çok." diye karşılık verirken onun da bakışları, dudaklarıma kaydı. Yüzünü bir tık bana doğru yanaştırdığında, gözlerini yumdu kendine engel olmak istercesine. "Sana karşı koyamıyorum ben artık Nergis," dedi sitemle. "Ne yapıyorsun bana?"
"Sen bana ne yaptıysan, onu."
Verdiğim cevaba karşılık derin bir iç çekti. Gözlerini yeniden araladığında, milimlik mesafe kalmıştı dudaklarımızın arasında. Kendine engel olamayıp tam bana doğru eğilmişti ki, gülmeye başladım.
Afallamışcasına yüzüme baktığında, "Salak!" dedim gülüşümün arasından. "Nasıl da yedin ama? Ne oldu, girdi mi evde yaptığın şeyin intikamı?"
Dumura uğrarken, "Benden intikam mı aldın sen?" diye sordu, dişlerinin arasından. "Numara mı yaptın şimdi sen bana?"
"Aynen öyle canım!" dedim keyifle arkama yaslanıp. "Nasıl oluyormuş ha?! Nasıl oluyormuş? Anladın mı şimdi neler hissettiğimi?!"
"Nergis," dedi Özgür, tehditkar bir tınıyla. "Kamera şakası mısın lan sen? Niye böyle bir şey yaptın?! Ne gerek vardı?!"
"Senin benim duygularımla oynamana ne gerek vardı?!" diye karşılık verdim. "Sen yaparken iyiydi de ben yaparken mi sorun oldu? Sen bunu çoktan hak ettin Özgür!"
Öfkeyle nefesini dışarı verirken, emniyet kemerini çıkardı hiddetle. Onu çatık kaşlarımla izlediğimde, bana çevirdi bakışlarını. Benim de emniyet kemerimi çözdü ve benim tarafımda olan kapıyı açtı.
"İn arabadan."
"Ne?" diye sordum, şaşkınlıkla. "Ne diyorsun be sen?"
"İn arabadan Nergis!" dedi, net bir tavırla. "Yürüyerek gelirsin bundan sonraki yolu."
"Hayatta inmem!" dedim inatla. "Beni böyle yolun ortasında bırakıp gidemezsin."
"Bal gibi de giderim!" derken beni arabadan atmak için ittirmeye başladı. Çığlık atarak ona direnmeye çalışırken dışarıdaki denize kaydı bakışlarım.
"Eğer beni arabadan atarsan suya atlarım!" dedim tiz bir sesle. "Yemin ediyorum yaparım bunu Özgür!"
"Atlamazsan adam değilsin!" dedi ve beni tüm gücüyle ittirip kapı dışarı etti. Yere düşmemek için arabadan tutunduğumda, hızla kapıyı çekti ve kilitledi. Camına defalarca vurmama rağmen mimik oynamadı yüzünde.
"Bunu sen istedin!" dedim işaret parmağımı havada sallayıp tehditkar bir tınıyla. "Görürsün sen!"
Eğer Özgür beni tırnağımın ucu kadar tanıyorsa, dediğim dedik biri olduğumu bilmesi gerekiyordu.
Atlarım dediysem, atlardım.
Ve dediğimi de yaptım.
Hiç düşünmeden suya atladım.
°
Nergis, aşk mısın be kızım??
Oh, canıma değsin Özgür nanzannsnsdnd
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Kural Tanımaz / tamamlandı.
Humor"Bir kere ulan," dedim yalvarırcasına yüzüne bakıp. "Bir kere de iyi bir şey çıksın şu ağzından. Bir kere de içime oturmasın söylediklerin, nefesimi kesmesin. Şu boktan evden kaçıp gitmek isteyecek kadar bunaltmasın beni, daraltmasın. Ağzını konuşma...