"Abla, benim siyah tişörtüm nerede?!"
Enes'in böğürmesiyle birlikte başımı valizin içinden çıkarıp, "Nereye bıraktıysan oradadır!" dedim öfkeyle. Sabahtan beri herkes eşyalarını bana soruyordu, gına gelmişti artık.
"Nergis Abla!" diye seslenen kişi bu kez Nefes olmuştu. "Benim pembe çiçekli elbisemi gördün mü?"
Gözlerimi kısarak omzumun üzerinden Nefes'e baktım. "Pembe çiçekli elbiseni görmedim ama arayanı gördüm ablacığım." dedim şirince.
"Ya Nergis Abla!" diye sitem etti. "Söyle işte daha."
"Katlayıp annenin odasına koydum." dedim, yavaşça. "Git al ve beni bir daha rahatsız etme."
Gülümseyerek teşekkür ede ede diğer odaya koştururken bu kez kapının eşiğinden Didem belirdi. Hah, bir o eksikti! "Nergis.." diye söze girmişti ki lafını böldüm.
"Hiçbir şeyini görmedim Didemciğim, lütfen kendi eşyalarına sahip çık."
Sıkıntıyla oflayıp, "Aman iyi be, sana bir şey soranda kabahat." diye söylene söylene içeri gittiğinde yine ben ve valizim yalnız kalmıştık.
Bugün buradaki son günümüzdü. Yarın yola çıkacak, eski hayatımıza kaldığımız yerden geri dönecektik. Bu yüzden herkeste bir eşya toplama telaşı başlamıştı.
Biri tarafından izleniyormuş hissiyatına kapıldığımda başımı yana çevirdim ve gördüğüm kişi, Özgür oldu. Kollarını göğsünde birleştirmişti ve kendini kapıya yaslayıp beni izliyordu.
"Ne bakıyorsun?" diye sordum kaş göz yaparak. "Ayı mı oynuyor karşında?"
Dilini üst damağına değdirip sırıttı. "Ayı oynamıyor ama karşımda bir öküz olduğu bariz belli. Ne böğürüyorsun sabahtan beri? Hayırdır? Sesin kulağımda çınlıyor resmen."
"Sabahtan beri senin misafirin ve ailenle uğraşıyorum." dedim, sakin kalmak istercesine nefesimi dizginleyerek. "Sen de kış uykusuna yatmış ayılar gibi uyuyorsun!"
"Pardon da, başka ne yapacaktım?" diye sordu gözlerini kısarak.
"Bana yardım etmeyi hiç düşündün mü yaban domuzu?" diye sordum alaycı bir tavırla. "Yoksa kaldığın yerden uykuna devam etmek mi istersin?"
"Sana yardım etmeyi çok isterdim yaban çiçeği ama maalesef ki bu kıyafet katlama, valiz toplama işleri benim karizmamı zedeliyor." Bir adım atıp kapı eşiğini geçti ve yanıma geldi. "Ayrıca benim çok daha önemli işlerim var."
"Ne gibi işler?" diye sordum merakla. "Benden daha önemli ne işin olabilir senin?"
"Birazdan şehir içine geçeceğim." dedi omuz silkip. "Özel işlerim var, o yüzden söylemem."
"Aman," diye burun kıvırdım hemen. "Çok da meraklıydım ben senin işlerine. Söylemezsen söyleme. Ayrıca bana yardım etmeden hiçbir yere gidemezsin!"
Şirince gülümseyip bana yanaştı ve kolunu omzuma atarak beni kendine doğru çekti. Ne yaptığını idrak edemeden yanağıma ufak bir öpücük kondurup saçlarımı karıştırdı ve, "Gittim bile!" diyerek koşar adımlarla odadan çıktı.
Arkasından, "Özgür!" diye bağırırken dudaklarımda oluşan saftirik gülümsemeye engel olamamıştım. Bu çocuk beni bir gün gerçekten delirtecekti!
✨
ağağağağa bi sonraki bölüm final. kesinleşti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Kural Tanımaz / tamamlandı.
Humor"Bir kere ulan," dedim yalvarırcasına yüzüne bakıp. "Bir kere de iyi bir şey çıksın şu ağzından. Bir kere de içime oturmasın söylediklerin, nefesimi kesmesin. Şu boktan evden kaçıp gitmek isteyecek kadar bunaltmasın beni, daraltmasın. Ağzını konuşma...