En son ne zaman ağladığımı bile hatırlayamayacak kadar kendimden vazgeçmiştim şu son günlerde.
Hani bazen insan ağlamak isterdi ama ağlayamazdı ya, işte tam o durumdaydım. Ağlamayı güçsüzlük olarak gördüğümden değildi. Çok istesem de göz pınarlarımdan tek bir damla süzülmeyişindendi.
Fakat şuan, ağlamanın tam zamanıydı. Çünkü karşımdaki görüntüye yürek dayanmazdı. Dedem, vücuduna bağlı kablolarla birlikte boylu boyunca yattığı yatakta uzanırken babaannemin kırgın bakışları, dedemin üzerindeydi. Uzaktan öylece melül melül bakmakla yetiniyor, kapının eşiğinden öte geçemiyordu.
Babam ve amcam, dedemin durumunu öğrenmek için eve hizmet amaçlı yolladıkları hemşire ile öteki odada konuşurken annem ve Derya Teyze ağlamamak için kendilerini zor tutuyorlardı. Onların aksine, dedemin yüzünde tatlı bir tebessüm vardı ve doğrudan bize bakıyordu.
Özgür kendini toparlayıp kollarını iki yana açarak, "Dedem," dedi ona doğru adımlayıp. "Bakıyorum da turp gibisin yine!"
Dedem güçlü bir şekilde öksürdükten hemen sonra huysuz bir tavırla, "Hadi oradan be." dedi Özgür'e yandan bir bakış atıp. "Nerem turp gibi benim?"
"Aşk olsun," dedi Özgür, kınayan bakışlarla. "Benden sağlamsın vallahi, hey aslanım benim!" Dedemin omzuna hafifçe dokunup ona güç verirken kendimi tutamayıp burnumdan güler gibi bir nefes verdim.
"Seni hayırsız, yalakalık yapma bana." dedi dedem, kaşlarını çatarak. "Ölüm döşeğinde olmasak arayıp sorduğunuz yok beni!"
Özgür alıngan bir ifadeyle, "Ayıp oluyor ama," dedi ve bakışları kısa bir anlığına beni buldu. "Kızların yanında falan böyle konuşmak yakışıyor mu?"
Dedem, Özgür'ün lafından sonra bana baktı. Aramızda kısa bir bakışma geçerken o birkaç saniyelik zamanda bile, aslında onu ne kadar çok özlediğimi hissettim. "Nergis'im," dedi sessizce. "Niye öyle uzakta duruyorsun? Gelsene yanıma."
Anneme kısa bir bakış attığımda gözlerini hafifçe yumdu. Derin bir nefes alıp dedeme doğru adımlarken, "Asıl hayırsız bu," dedi Özgür, dedemin aklına girerek. "Baksana sen çağırmadan yanına bile gelmiyor."
Ona ters ters bakıp, "Kes." diye homurdandım, kaşlarımı çatarak. "Her lafa atlamasana sen."
Beni iplemeyip başını 'He he' dercesine sallarken dedem, boşta duran elime uzandı. Ona doğru odaklandım ve ellerime uzanan ellerini tuttum. Bana puslu gözlerle bakarken, "Ne kadar büyümüşsün." dedi hayranlıkla. Birkaç kez öksürdü, lafın devamını getiremeden. "Su gibi durulmuşsun, güzelleşmişsin."
Tam Özgür'ün burada bir şeyler diyeceğini, yine bana laf sokacağını bekledim ama hiçbir ses çıkmadı. Çaktırmadan göz ucuyla ondan tarafa baktığımda, dikkatle yüzüme baktığını gördüm. Sertçe yutkunup bakışlarımı ondan çekerken, "Estağfurullah o senin yakışıklılığın ayol," dedim dedemin yanağından ufak bir makas alıp. "Maşallah on sekizliklere taş çıkarıyorsun."
"Hadi oradan, yalancı." dedi kıs kıs gülerek. "Kendimden geçtim ben, ne 18'i?"
"O nasıl laf?" dedim kaşlarımı çatarak. "Duymamış olayım."
Başını iki yana sallarken, "Geldiğiniz için sağ olun çocuklar." diye mırıldandı. "Şaka bir yana, size adam gibi dedelik yapamadım. Başınızda duramadım ama siz bir telefonla kalkıp buralara kadar gelmişsiniz." Özgürle birbirimize kısa bir bakış attığımızda, bakışlarına hüzün çöktüğünü gördüm. "Ne desem bilemiyorum, ne denir ki?"
"Öyle şey mi olur baba?" diye araya girdi annem. "Biz gelmeyeceğiz de kim gelecek, aşk olsun!"
"Nihal doğru söylüyor," dedi Derya Teyze, anneme ilk kez katılarak. "Geçmişi kurcalamaya gerek yok şimdi. Sen hayattasın, nefes alıp veriyorsun ya, o yeter bize."
Dedem mahçup bakışlarını odadaki herkesin üzerinde gezdirirken, gözleri babaannemin gözlerini buldu. "Sevim," diye fısıldadı, gözkapakları ağırlaşırken. "Girmeyecek misin içeri?"
Omzumun üzerinden babaanneme baktığımda, sertçe yutkunduğunu gördüm. Dokunsam ağlayacak gibiydi. Kalbime bir yük bindiğini hissettim.
Hepimiz beklentiyle babaannemin içeriye girmesini bekledik fakat o, buna cesaret edemedi. Göz pınarlarından süzülen damla, yanağından kayıp giderken başını yana çevirdi ve ters yöne doğru hızlı adımlarla yürümeye başladı.
Hayal kırıklığıyla yeniden dedeme baktığımda, içli bir şekilde arkasından baktığını gördüm. "Dede," diye araya girdi Özgür, ortamı yumuşatmak istercesine. "Senin için ta İstanbul'dan buralara kadar geldik ama senin aklın fikrin babaanemde, karıda kızda. Darılacağım en sonunda sana!"
Elimi alnıma vurup, "Gerzek." diye mırıldandım ağzımın içinden.
"Sensin o." diye cevap verdi bana, hiç beklemeden.
Ona ters ters bakıp, "Dedeciğim." diyerek sinsice gülümsedim. "Sen bu zeki arkadaşımızın dediğine bakma. Asıl onun aklı fikri karıda kızda!"
Dedem, keyifsizce sorgulayıcı bakışlarını bana çevirdiğinde, "Özgür sana gelin getirdi!" dedim, heyecanlı bir tınıyla. "Dışarıda şuan, içeri girmeyi bekliyor. Seninle tanışmak için sabırsızlanıyor!"
Madem Didem'i buralara kadar peşimizden sürüklemişti, o hâlde sonuçlarına katlanacaktı.
××
Bu hikayede yanan Didem oldu bajaksnalslsöd
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Kural Tanımaz / tamamlandı.
Humor"Bir kere ulan," dedim yalvarırcasına yüzüne bakıp. "Bir kere de iyi bir şey çıksın şu ağzından. Bir kere de içime oturmasın söylediklerin, nefesimi kesmesin. Şu boktan evden kaçıp gitmek isteyecek kadar bunaltmasın beni, daraltmasın. Ağzını konuşma...