- İsrafil
x Mikail
+ Cebrail-"Aşık mı oldun acaba?"
"Hadi lan ordan"
+"Nasıl hissettin ki?"
Azrail ellerini karnına koydu ve gözlerini irileştirdi. "Sanki karnımda tırtıllar geziyordu"
-"Aşık olunca zombilerin karnını yediğini hisedersin, yani aşık değilsin"
x"Aşık olsan duramazdın" dedi Mikail bir yandan konuşup bir yandan da parmağıyla Kuzey Amerika'ya hortum gönderiyordu.
İsrafil Mikail'e baktı. -"Yine Kuzey Amerika mı? çok sevdin sanırım. Rahat bırak adamları bir nefes alsınlar" Mikail parmağını çevirmeyi bıraktı. "En azından senin gibi boru üflemiyorum"
Cebrail İsrafil'e döndü +"sahi ne zaman üfleyeceksin?"
-"Belli değil"
Azrail ayağa kalktı. "Sanırım zamanı doldu"
+"görüşürüz kardeşim"
Azrail giderken siyah dumanlar odayı sardı ve siyah saçlı yeryüzüne indi. İsrafil Azrail giderken alkışlamaya başladı. -"Bayılıyorum böyle gitmesine, aynı büyücü gibi" Mikail İsrafil'in dediğine göz devirdi ve Kutuplara kar yağdırmaya başladı.
-Jimin-
Jimin halıdaki desenleri inceliyor ve ne yapacağını düşünüyordu.
"Hyung!" Jungkook'un bağırmasıyla jimin derin düşüncelerden kopmuş gerçek dünyaya dönmüştü.
"İki saattir bağırıyorum neden cevap vermiyorsun?"
"Üzgünüm dalmışım"
"Saçların" Jungkook elini Jimin'in saçlarına uzatıp okşadı. "Çok yakışmış"
"ne?"
"Saçlarını beyaza boyatmışsın aralara açık mavi eklemen çok tatlı durmuş, ben de mi yaptırsam?" jungkook dudaklarını büzmüş kendi saçlarının rengine bakıyordu. "Sence yakışır mı hyung?"
Jungkook seninle bir şey konuşmam gerek" jimin minik bir nefes alıp jungkook'a tam anlatacakken jungkook jimin'i eli ile durdurdu. "Hyung bir dakika su içmem lazım sen de istiyor musun?"
"olur ama çabuk ol"
"tamam" jungkook koltuktan hızlıca kalktı ve mutfağa doğru hızlıca adımlamaya başladı.
Jungkook mutfağa girer girmez büyük bir gürültü koptu. Jimin endişe içerisinde anında arkadaşına seslendi. "Jungkook! iyi misin?" beyaz saçlı mutfaktan arkadaşının sesini duyamayınca endişelenip mutfağa yöneldi.
"Jungkook jung-" jimin kafasına fırlayan keskin bıçak ile anında geri çekildi. Beyaz saçlı çaresizce arkadaşına sesleniyor ama seslenmelerine bir türlü yanıt alamıyordu. Çaresizce mutfağa girdi lakin arkadaşı mutfakta yoktu. Mutfakta arkadaşını göremeyince salona yöneldi. Salonun tam ortasına gelmişken yanındaki ayna bir anda kırıldı." Siktir! neler oluyor böyle!"
Jimin, kırık ayna parçalarının bedenine doğru gelmesi ile koşarak kendini banyoya attı. Jimin banyoya girer girmez kapı kilitlenme sesi duyuldu. Jimin başını kapının kilidine çevirip kapıya yöneldi. Çaresizce kapıyı açmaya çalıştı. Fakat tüm uğraşları boşaydı. Jimin pes edip kapıya sırtını dayadı. Ve yanındaki aynaya baktı. Yansımada kendi yüzü olması gerekmiyor muydu?
Aynada bir sima belirdi ve arkasında binlerce ceset. "Kaçma artık! zamanın doldu!" gelen kalın ses ile jimin acele ile kolundaki saate baktı. Bir saat dolmuştu. Evde ölüm sessizliği vardı. Jimin gözlerini sımsıkı kapatıp derin bir nefes verdi ve gözlerini açıp tekrardan aynadaki Azrail'e baktı.
"Ölmeye hazır mısın Park Jimin?" az öncekine kıyasla ses çok daha sakin geliyordu.
Kapıya geçirilen bıçak ile jimin çığlık attı. Kafasının tam yanında bir ekmek bıçağı bulunuyordu. Beyaz saçlı anında bedenini tahta kapıdan ayırdı. Tahta kapıdaki bıçak aşağıya doğru kayarak tahta kapıda büyük bir yarık oluşturdu. Kapıdaki yarığın tam üstüne geçirilen sert yumruk ile minik beden hafifçe sıçradı. Kapıdaki yarığın arkasında beliren kahverengi göz ile jimin biraz da olsun rahatlamıştı.
"Jungkook! yardım etmelisin!"
"Hyung, sana yardım edeceğim" normalden daha sakin olan ses ile jimin yalpaladı ve geriye bir adım attı. Duyulan korkunç gülme sesi ile jimin'in elleri titremeye, nefesleri bedenine yetmemeye başlamıştı. Kırılan kapı ile beyaz saçlı yerinde sıçramış ve korku ile kendine yaklaşan arkadaşına bakmaya başlamıştı.
"Jungkook! kendine gelmelisin!" normalde insan bağırışlarından nefret eden Azrail, jimin'in bağırışlarından nedense hiç rahatsız olmamıştı. Jimin, jungkook yaklaştıkça geriye doğru adım atıyor kendine gelmesi için ona yalvarıyordu.
"Boşuna uğraşma seni duyamaz" Jimin özür dileyerek yanındaki ağır cam kabı arkadaşının kafasına indirdi. Jimin yanında başı kanayan arkadaşından tekrar tekrar özür diledi.
"Özür dileyince geçeceğini mi sanıyorsun?" Beyaz saçlı karşısında duran Azrail'e baktı.
"Sadece işimi biraz zorlaştırıyorsun" Azrail yaklaşıp elini kaldırdı ve jimin'in yüzüne doğrulttu. jimin bir anda boğulduğunu hissetti. Ona dokunmayan uzun ince ellerin onu boğduğunu.
Beyaz saçlı vücudunu mermer zemine bıraktı. Jimin'in ciğerleri dayanamaz hale geldiğinde beyaz saçlı çocuğun bedeni dayanamayıp kendini Azrail'e teslim etti.
Jimin son kez Azrail'in kahverengi gözlerine baktı ve dünyaya gözlerini kapattı. Azrail minik olanın hareket etmediğini görünce tekrardan kardeşlerinin yanına döndü.
+"Aman Tanrım! Senin gözlerin kahverengi mi?"
-" O siyah sislerde neydi? Hades misin Azazel? Selena nerede peki? " dedi İsrafil.
+" Azazel gözlerin sadece üzgün olduğunda kahverengi olur. Ona mı üzüldün?"
x" Umh bence üzülmene gerek yok çünkü o ölmedi. Sadece bayıldı"
"Ne? Ne bu hortlak falan mı?!"
-"Yaşam aşkı ile yanıp tutuşuyor heralde"
+"Azazel?"
"Efendim"
+"Gözlerin... mor olmuş"
"Saçmalama bu mümkün değil"
-"Aaa lütfen onun gözleri normalde yeşil, güneşe çıkınca ela sana bakınca bir fena oluyor"
x" sdjkgsdfjg salak"
-"Bak ben meleğim ama ben bile biraz üzüldüm. Sence de biraz fazla canice davranmadın mı?"
+" Bak Azazel biz birlikte büyüdük ayrıca hissettiğin her şeyi hissedebiliyorum biliyorsun ve şu an senin hissettiğin pişmanlık, mutluluk ve hüzün bir çeşit duygu salatası yani"
-" yaaani kardeşim pazarda her ürün var seç, beğen, al "
"Ben gidiyorum son verilmesi gereken hayatlar var"
+"görüşürüz kardeşim"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ángel de la muerte | Yoonmin
Фанфик"Benden herkese bahsetmemelisin küçüğüm" Angst değildir!