Sabah kuşların cıvıl cıvıl ötmesi ile değil güneşin yüzüme haince vurmasıyla da değil gördüğüm kabus yüzünden uyanmıştım. Kalbim deli gibi atıyor göğüs kafesime işkence ediyordu. Yatağımın yanında duran minik sehpanın üzerinden suyumu aldım ve susuzluktan kurumuş olan boğazıma daha fazla işkence etmeyerek içtim.
Son birkaç gündür gördüğüm kabusları anlamlandıramıyordum.
Elimde bulunan kanat şeklindeki deri altı dövmeye baktım. Ben dövme sevmezdim ki. Dövme daha çok yeni duruyordu hala acısını hissedebiliyordum.
Gözlerimi kapattığım anda gözlerimin önüne gelen görüntü ile anında gözlerimi açtım. Yatağımdan kollarımdan destek alarak kalktım ve aklımda canlanan anlayamadığım bir görüntü geldi. Ellerim yatağa zincirler ile bağlıydı? Gözlerimin kararması ile elimi soğuk duvara dayayıp destek aldım. Gözümün daha iyi görmesi ile ağır adımlarla tuvalete gidip yüzümü yıkadım.
Mutfağa ilerleyip buzdolabını açtığımda guruldayan karnım da ben de bu durumdan hiç memnun değildik , dolap bomboştu. Odama çıkıp üstümü değiştirdim cüzdanımı ve telefonumu da alıp markete doğru yürümeye başladım.
Şu son birkaç gündür neler olduğunu anlayamıyordum. Birkaç gün öncesini zihnimi ne kadar zorlasam da hatırlayamıyordum.
Marketin önüne geldiğimi gördüğüm anda yine aynı duyguyu hissetmiştim izleniyor gibi hissediyordum. Etrafıma bakındım beni izleyen herhangi birini göremeyince markete girip bir sepet aldım ve temel malzemeleri almak için raflara doğru ilerledim. Süt reyonuna geldiğim de elime rastgele bir tanesini aldım ve tam sepete atacakken bana çarpan kişi ile dengemi kaybedip yere düştüm.
"Ay çok özür dilerim iyi misiniz beyefendi?" bana endişe dolu büyük gözlerle bakan genç çocuğa baktım. "iyiyim merak etmeyin" dedim hafiften tebessüm ederek. Sepetimden yere dağılmış olan malzemeleri toplamaya başladım. "izin verin size yardım edeyim" diyen genç çocuk eğildi ve sepetime yerde bulunan malzemeleri teker teker yerleştirdi.
"Teşekkür ederim" dedim gülümseyerek. "çok çok özür dilerim gerçekten bilerek olmadı" dedi karşımdaki genç çocuk. Kırmızı yanakları, büyük gözleri ve minik ağızı ile tam bir tavşana benziyordu. Sağ eli ile kafasını kaşıyor utançla gülümsüyordu. Ayağa kalkmam ile o da ayağa kalktı ve "tekrardan özür dilerim" diyerek arkasını döndü.
"Pardon daha önce sizinle tanışmış mıydık?" dedim. Genç çocuk benim konuşmamla arkasını döndü. "ben Park Jimin benim ismimi daha önceden duydunuz mu? ya da beni önceden hiç gördünüz mü?"
Genç çocuğun şaşkınca bana bakması ile kurumuş dudağımı dilim ile ıslattım ve tekrardan konuştum. "sizi rahatsız ettiysem özür dilerim fakat simanız çok tanıdık geliyor"
"Hayır sanırım sizi daha önce hiç görmemiştim" karşımdaki çocuktan gelen olumsuz cevapla yüzüm düştü. "ama isterseniz tanışabiliriz ben Jeon Jungkook" jungkook'a gülümsedim ve elimi uzattım. "Park Jimin" minik elimi uzun ve dövmeli eli ile tuttu ve samimice sıktı. "memnun oldum jungkook" dedim ve gülümsedim.
"Ben de memnun oldum hyung" söylediği kelime ile gözlerimi irileştirdim "hyung?" dedim anlamayarak. "ah rahatsız olduysan özür dilerim ben sadece benden büyük olduğunu düşünmüştüm "dedi jungkook.
" Önemli değil hyung diyebilirsin" dedim gülümseyerek. "ah peki hyung" dedi ve gülümsedi gerçekten tam bir tavşana benziyordu. O sırada gözlerim kararmaya başladı ve yanımdaki raflara dayandım. Gözümün önüne gelen görüntü ile jungkook'un beni tutması aynı anda oldu. 'Kapıya geçirilmiş bir bıçak' ne anlama geliyordu bu?
"Hyung iyi misin? seni hastaneye götüreyim mi?"
"Hayır gerek yok jungkook teşekkürler"
"Peki o zaman seni evine götüreyim" başımı sallayarak jungkook'u onayladım . Jungkook elimden sepeti aldı ve beni belimden destekleyerek kasaya doğru yürümeye başladık. Aldıklarımın parasını ödedikten sonra yavaşça sohbet ederek benim evime doğru yürüdük.
Evimin önüne geldiğimizde elindeki poşeti bana verdi ve tam gidecekken ona seslendim."jungkook eğer işin yoksa biraz oturalım mı?" benim konuşmam ile arkasına döndü ve genişçe gülümsedi.
"Teşekkürler hyung ama biraz işim var hem sana rahatsızlık vermeyeyim güzelce dinlen olur mu " omuzlarımı kaldırıp indirdim. "peki nasıl istersen"
"Eğer bir şey olursa beni çağırabilirsin hyung"
"Peki her şey için teşekkür ederim jungkook"
"Önemli değil hyung" dedi ve gözleri kaybolana kadar gülümsedi. Onun bahçeden çıkması ile ben de kapımı kapattım ve elimdeki ağır poşeti mutfağa bıraktım. kendime bir yemek hazırladım ve salondaki geniş koltuğuma oturdum. Hala o marketteki olayı sindirememiştim bıçak ne demekti?
Düşüncelerimi anında yok ettim ve televizyondan bir film açtım.
Geçmişimde neler olduğunu bilmiyordum ama geçmişe de takılmamam gerekiyordu. Geçmişime bir perde çekmeliydim.
![](https://img.wattpad.com/cover/298252342-288-k146734.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ángel de la muerte | Yoonmin
Fanfiction"Benden herkese bahsetmemelisin küçüğüm" Angst değildir!