Gözlerimi açtığımda odamdaydım. Yanımdaki yanan abajura doğru başımı çevirdim ve gözlerimin yanmasıyla hemen gözlerimi kapattım. Gözlerimi ovuşturduktan sonra gözlerimi açtım ve önümdeki koltukta oturan Azrail'i gördüm.
"Ne yapıyorsun burada?"
"Kabuslarını almaya gelmiştim."
"Neden kabuslarımı alıyorsun? Beni öylesine bırakabilirsin."
"Biliyorum. Ama istemiyorum yanında olmak istiyorum Jimin." Azrail ayağa kalktı ve bana doğru ilerlemeye başladı. Elini saçlarıma koydu ve yavaşça okşamaya başladı.
"Neden bana iyi davranıyorsun? Neden Namjoon'un seni görmesini sağladın?" Gözlerini gözlerime çıkardı. Uzun süre baktıktan sonra saçlarımdaki eli yavaşça boynuma düştü.
Boynumu biraz okşadıktan sonra başı yana eğildi. Yutkundu ve konuşmaya başladı. Çok kısa bir cümleydi bizi yakan. Onun ince dudaklarından çıkan tek bir cümleydi beni mahveden.
"Çünkü seni seviyorum."
Konuşması ile nefesim kesildi. Kalbim göğüs kafesimi dövüyor, sanki bedenimden çıkacakmışçasına atıyordu. Beni susturan şey az önceki konuşmanın şoku muydu? Yoksa şuan dudaklarımı örten incecik kırmızı dudaklar mıydı?
Gözlerimi kapattım ve dudaklarımın üstünde duran dudakları onun bana yaptığı gibi öpmeye başladım.
Beni öpmesiyle bedenimin gevşemesi bir oldu. Sanki aylardır sadece bunu bekliyormuş gibiydim.
Eli boynumdan belime indi ve beni sıkı bir şekilde kavrayıp kendine çekti. Nefessiz kaldığım zaman dudaklarımızı ayırdım ve derin derin nefes almaya başladım.
Alnını alnıma dayadı ve bir süre bekledikten sonra kafasını geriye doğru çekti.
" Park jimin sen beni mahvediyorsun."
"Bu gerçek değil gibi geliyor." Dedim o saçlarımı ince parmaklarıyla kulaklarımın arkasına doğru tararken. Boynuma minik öpücükler bırakırken kıkırdadı.
Bir anda gözlerimi açtım ve onu ellerimle göğsünden iterek ondan uzaklaştım. Kaşlarımı çatarak ona baktım. Bir gariplik vardı. "S-sen gerçek değilsin di mi?"
"Nasıl yani? Gerçeğim tabi ki" dedi gülerken.
"Hayır değilsin" Bana doğru bir adım atmasıyla geriye doğru gittim.
Kaşlarımı çatmamla kahkaha atması bir oldu. Bedeni sonbaharda ağaçların yapraklarını döktüğü gibi kül halinde döküldü. Gözlerimi kocaman açtım.
En son uyumuştum.
Rüya. Rüyadaydım.
...
Derin bir nefes alarak yatağımda doğruluğumda hemen yanımda bulunan ışığı açtım.
"Gerçekten çok yaramaz bir çocuksun biliyorsun di mi?" Yatağımın hemen karşısındaki koltukta oturan Azrail konuştuğu zaman kafamı anında ona doğru çevirdim.
"Rüyama mı girdin?"
"Hayır. Kabusunu almaya gelmiştim fakat rüyanın bir kabus olmadığını anlayınca dokunmayayım dedim." dedi ve göz temasımızı kesmeden sırıttı .
"Ben masum masum senin yanında dururken senin amacın benim ırzıma geçmekmiş inanamıyorum. Resmen ormandaki masum, ürkek, naif bir ceylan misali dolaşırken yanımdaki aç aslanları fark edememişim. "
" Saçmalama yok öyle bir şey. "
" Ee anlat bakalım nasıldı? " dedi ve bana göz kırptı. Ayağa kalkıp yanıma doğru geldi ve tam dibimde durdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ángel de la muerte | Yoonmin
Fanfiction"Benden herkese bahsetmemelisin küçüğüm" Angst değildir!