-Jimin-
Yatağımdan sıçrayarak uyandım. Yine kabuslar görmeye başlamıştım. Gördüğüm kabusun etkisiyle ağlamaya başladım. Bu yaşadıklarımı bedenim de ruhum da kaldıramıyordu artık. Yüzümü ellerimle kapattım ve ağlamam biraz durulduktan sonra odamda duyduğum sayfa çevirme sesiyle kafamı yavaşça kaldırdım.
Oradaydı... Koltuğumda öylesine oturuyor ve kitap okuyordu. Bakışları aniden beni buldu. Elindeki kitabı yavaşça yanındaki sehpaya koydu ve ayağa kalktı. Bana yaklaştığı anda kapı kilidinin sesini duydum.
Bu karanlık odada adeta ayın karanlık gecede ışıl ışıl parladığı gibi parlıyordu. Siyah pelerini dizlerine kadar uzanıyor ve onun bedenini kusursuz bir şekilde örtüyordu. "Neden ağlıyorsun?"
"Neden mi ağlıyorum? Ciddi misin sen?" dedim bir yandan ağlamamı durdurmaya bir yandan da konuşmaya çalışıyordum.
"Ağlama, yaptığımız anlaşma yüzünden aramızda bir bağ oluştu ve sen ne hissediyorsan ben de hissediyorum bu çok sinir bozucu." dedi bana yaklaşırken.
Konuşması ile ağlamam şiddetlendi ve kahkaha atmaya başladım. Kahkaham durduğunda ona baktım ve ayağa kalktım. Bağırarak konuşmaya başladım. "Gelip hayatıma sıçtığın yetmedi bir de duygularımı mı yöneteceksin?! Bencilin tekisin sadece kendi duygularını düşünerek hareket ediyorsun. Başka hiç kimse senin umurunda değil di mi?!"
Başımı eğdim ve sessizce ağlamama devam ettim. Kafayı yemiştim. Gerçekten kafayı yemiştim. Bir süre sonra hiçbir şey hissetmiyordum. Sadece ağlıyordum fakat yüzümde herhangi bir mimik oynatamıyordum. Yaşıyordum fakat yaşamaktansa ölmeyi yeğlerdim.
Başımı kaldırdım ve odadan çıkmak için adım attığımda onun sesini duydum. Onun tek bir kelimesiydi beni durduran.
"Gitme" dedi. Gözlerine baktım. Onun dağılmış ifadesini görünce beynimden vurulmuşa döndüm.
Bana bir adım attı. Bana doğru adım atmasıyla geri çekildim. Bana tekrardan yaklaştı yine geri adım attım. Bana yaklaştıkça geriye doğru gittim. Tekrar geriye adım atarken sendeleyince beni belimden tuttu ve hemen arkamdaki duvara yasladı. Sırtım duvara çarpar çarpmaz onu itip gitmeye çalıştım. Sol eli ile benim bileğimi tutup beni tekrardan duvara yasladı. Onun omuzuna yumruklar atıp şiddetli bir şekilde ağlamaya başladım.
Bileklerimi tuttu. "Jimin yapma böyle" Konuşması ile hıçkırarak ağlamaya başladım. Kafamı arkamdaki duvara yasladım ve ağlamama devam ettim.
Boynumda hissettiğim dudaklar ile ağlamam daha da şiddetlenmişti.
"Lütfen, lütfen yapma böyle küçüğüm" Her hıçkırdığımda boynuma bir öpücük kondurdu. Orada ne kadar süre ağladım bilmiyorum ama ağlamam biraz olsun yavaşladığında sağ eli ile beni kendine daha çok çekti. Sol eli ile başımı duvardan ayırdı ve kendi omuzuna yasladı.
Saçlarımı yavaş bir şekilde okşamaya başladı. Kendi başını benim omuzuma yasladı ve fark etmediğimi sansa da kokumu içine çekti.
'Küçüğüm' kelimesi onun bedeninin yanında küçücük kalan bedenimi kollarıyla sardığında anlam bulmuştu. Onun sıcaklığıyla mayıştım ve onun kollarında uyuya kaldım.
.................................
"Az sıçmışım bu çocuğun ağzına biraz da buradan sıçayım' mı dedin Azazel!?" diye bağırdı Cebrail şakaklarını ovuştururken.
"Aslında bakarsan ben onları destekliyorum birbirilerine bakarken ki hallerini görmedin mi? İkisinin de içi gidiyor" dedi İsrafil Cebrail'e doğru.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ángel de la muerte | Yoonmin
Fanfiction"Benden herkese bahsetmemelisin küçüğüm" Angst değildir!