"Gözlerim gözlerine değdiğinde felaketim olurdu ağlardım"İki saattir yatağımda bir o yana bir bu yana dönüp duruyordum. Her gözümü kapattığımda gözümün önüne gelen gülümseme ile gözümü açtım. Yatakta dikeldim ve başımı iki elimin arasına aldım. Bi türlü uyuyamıyordum. Oflayıp yatağa tekrar yattım ve gözlerimi sımsıkı kapatıp uyumaya çalıştım.
"Uyuyamıyor musun?" Arkamdan gelen sesi duyar duymaz hiç düşünmeden cevap verdim.
"Evet"
"Benim yüzümden mi?"
"Hayır"
"Yalancı"
"Ne demek yal-" Arkamı döndüm ve tam dibimde duran meleğe baktım. Onu görmem ile cümlemi yarıda bıraktım ve aklımdaki diğer soruyu sordum.
"Senin burda ne işin var?"
"Canım sıkıldı. Seninle uğraşmaya geldim"
"Oyuncak olduğumu sanmıyorum"
"Sana, senin benim oyuncağım olduğunu tekrardan kanıtlamamı ister misin? "
Sustum.
" Ben de öyle düşünmüştüm."
Arkamı döndüm. Yorganı kafama kadar çektikten sonra gözlerimi sımsıkı yumdum.
"Ne o? Küstün mü?" dedikten sonra odaya minik bir kıkırtı bıraktı. Gözlerimi daha da sıkı yumdum ve nefesimi tuttum.
"Sanırım gitmem gerekiyor. Ölümlü geceler küçüğüm"
Gittiğini hissettiğim anda gözlerimi açtım ve tutuğum nefesi dışarıya bıraktım.
Gittikten sonra odaya son bir baktım ve gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım. Tekrardan.
...
"Azazel kandıramazsın beni" dedi Cebrail. Kardeşi odaya gözleri mor bir şekilde gelmişti ve şimdi de ona yalan söylüyordu.
"'Susturamazsın beni, ben kötüyüm seni yerim' demiş ünlü düşünür Gülben Ergen " dedi İsrafil Cebrail'e doğru yaklaşırken.
"Hoseok önemli bir konu konuşuyoruz. Gerçekten şakanın hiç sırası değil."
"Yoongi son kez uyarıyorum. Bize gerçekleri söyle."
"Hyung gerçekten aşık değilim. "
"Yoongi seni çağırıyorlar" dedi Mikail. Yeryüzünde binlerce kişi ölüyordu ve şuan ruhları asıl yerine teslim etmesi gereken kişi abisiyle tartışıyordu.
"Peki, bu konuyu sonra konuşuruz hyung" Yoongi dünyaya inmek üzere hazırlandı ve dünyaya insanların bedenlerinden çıkamamış olan ruhlarını çıkartmaya gitti.
"Şuna bak sanki çocuk kandırıyor. Geceleri jimin'in kabuslarını almaya gittiğini bilmiyoruz sanki." Dedi İsrafil arkasına yaslanırken.
"Gerçekten ne yapacağım bu çocukla hiç bilmiyorum. Böyle giderse başımız belaya girecek."
...
-Jimin-
Gözlerimi yavaşça aralayıp bir süre tavanla bakıştım.
Uykuyu her şeyden daha çok seven bedenim uyanmamam için çabalarken, zihnim daha fazla uyumamam için bedenimi zorluyordu.Daha fazla çelişki içinde kalmamak için yatağımdan kalkarak banyoya doğru gittim.
Elimi yüzümü yıkayıp uykumu iyice açtıktan sonra mutfağa gidip kahvaltı ettim.
Tam kendime kahve yapacakken evde olmadığını hatırladığım anda ofladım.Üstüme bir eşofman ve düz siyah bir tişört giyip markete doğru yürürken duyduğum yüksek sesle sesin geldiği yöne doğru ilerledim.
Gördüğüm görüntü ile kanımın donduğunu hissettim. İlerde bulunan yere savrulmuş cesetler ile anında o tarafa doğru koşmaya başladım. Kana bulanmış olan asfaltın üzerinde bulunan küçük bedeni fark ettiğim anda onun yanına çömeldim.
Annesi ona sıkıca sarılmış ve bütün zararın kendisine gelmesini sağlamıştı. Çocuğu annesinin kucağından yavaşça aldım ve kanayan başına tampon uygulamaya başladım. Cebimden telefonu çıkartıp ambulansı aradım ve önümdeki çocuğa odaklandım.
-Azazel-
Dünyaya ışınlandığım sırada beş yaşındaki çocuğun önüne çömelmiş ağlayan bir jimin görmeyi beklemiyordum. Çocuğun yarasına tampon taparak çocuğu kurtarmaya çalışıyordu.
Ben insanları öldürmeye o ise kurtarmaya gelmişti.
Uzaktan duyduğum siren sesi ile ambulansın geldiğini anladım. Jimin'in yanına yavaşça adımlayıp onun gibi yere çöktüm.
Beni gördüğü anda ağlaması daha da şiddetlendi. Onu bedenime doğru çekip sarıldım. Cesetleri görmemesi lazımdı.
Benden ayrılıp gözlerime baktı.
"O ölecek mi?""Onun daha yaşaması gereken çok anı var. Ruhu bugün çıkmayacak." Dedim küçük çocuğa bakarken. Jimin'i tekrardan bedenime çekip sarıldım.
Yanımıza gelen ambulans ile jiminle beraber eve ışınlandım. Jimin'i uyuttuktan sonra yatağına yatırdım.
Jimin'in üstünü örttükten sonra kazanın yaşandığı yere döndüm ve ruhları ait oldukları yere götürdüm.
Karşımda gördüğüm minik bedenin ruhu ile tebessüm edip o tarafa doğru ilerledim.
"Merhaba minik velet"
"Merhaba amca, şey annemi gördün mü acaba?"
"Annen uzun bir işi olduğu için gitmek zorunda kaldı."
"Beni annemin yanına götürür müsün?"
"Olmaz, zamanı gelince gideceksin. Onun yanına gitmene daha çok var."
"Ama ben annemi istiyorum."
"Hadi bedenine gir küçük ruh, seni babana götüreceğim"
Yoongi ruhu tekrardan bedene yerleştirdikten sonra zamanı tekrardan başlattı ve sağlık ekiplerinin minik bedeni acele ile taşımalarını izledi. Küçük çocuk ambulansa bindirildiği anda tekrardab jimin'in yanına ışınlandı.
Uyuyan bedenin yanındaki sandalyeye oturdu ve bir süre gözleri jimin'in yüzünü turladı. Bakmaktan usanmadığı bu güzel yüzün sahibi, yüzü kadar güzel bir kalbe de sahipti. Jimin'in çekik gözlerine baktı bir süre. Bir başkasında bu kadar güzel bir göz bulunamazdı.
Dolgun dudaklarına baktı sonradan.
Kaşlarında, yanaklarında buldu güzelliği.Jimin'in beyaz boynuna, minik ellerine baktı. 'Nasıl bu kadar güzel olabilir?' diye sorgulamadan edemiyordu yoongi.
Jimin'e her bakışında felaketi yaşadı, her bakışında içi titredi. Yoongi'nin jimin'e her bakışı yoongi'nin sonu oldu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ángel de la muerte | Yoonmin
Fanfiction"Benden herkese bahsetmemelisin küçüğüm" Angst değildir!