Selammm, mini minnacık bir duyuru yapmaya geldim. Sevgili okurlar, bundan sonra ilk bölümlerde de yaptığım gibi pazartesi ve perşembe bölüm yayınlamayı düşünüyorum. Yani perşembe günleri de bölüm gelecek.
İyi okumalaaaar...
"Eeee senin şu garip araba kazası neydi bakalım. Yok ışığı gördüm yok melek geldi falan"
Felix konuştuktan sonra kıkırdadım ve kahvemden bir yudum aldım. Geriye yaslandığım anda bir ürperme gelmişti. Tüylerimin diken diken olduğunu hissediyordum.
Arkamdan esen hafif rüzgar ile yüzüm düştü, gözlerim sonuna kadar açıldı ve başımı yavaşça sağıma doğru çevirdim. Kimse yoktu, ama onun varlığını hissedebiliyordum. Tam arkamdaydı. Kulağımda onun nefesini hissettim. Zaman durmuş olmalıydı guguklu kuşumun tik-tak seslerini duyamıyordum.
"Benden herkese bahsetmemelisin demiştim" Onun sesi kulağıma bir fısıltı şeklinde gelirken kulağımın arkasında hissettiğim ıslaklık ile titremiştim. Onun kulağıma üflemesi ile yutkundum ve titrek bir nefes verdim. Onun parmaklarını sağ omuzumda hissediyordum. Hafif dokunuşlar ile omuzumdan koluma doğru parmak uçlarını tenime değdirmeye başlaması ile derin bir nefesi ciğerlerime çektim. Ciğerlerime doldurduğum hava ciğerlerimi yakıyor gibiydi.
"Şşşşşşş, sakin ol küçüğüm" Gözlerimi sımsıkı kapattım ve istemeden sağ bacağımın üzerinde bulunan elim ile bacağımı sıktım.
"Hala bana kızgın mısın?" Fısıldaması ile gözlerimi araladım. Gözümden düşen bir damla gözyaşı yanağımda kendine bir yol çizmiş ve çenemin ucuna geldiği gibi tişörtüme düşmesi bir olmuştu.
"Bunu neden bana yapıyorsun?" O'nun bana fısıldadığı gibi ben de fısıldadım. Konuşmam ile guguklu kuşumun tik-tak seslerini tekrardan duydum.
"Ben sana hiçbir şey yapmıyorum küçüğüm"
"Bir şey yapmadım hyung ayrıca neden ağlıyorsun bir şey mi oldu?"
"Bu velette kim?" dedi Azrail. Onu göremiyordum fakat duyuyor, hissediyor ve kokusunu alabiliyordum.
"Felix" dedim sessizce.
"Efendim hyung?"
" Onun ismini ben de biliyorum küçüğüm, ayrıca efendim mi? O senin kölen mi?"
"Saçmalama" dedim kaşlarımı çatarak.
"Saçmalıyor muyum? Hyung iyi misin?"
"Hmm saçmalıyor muymuş hyungusu?" dedi bana daha çok yaklaşarak.
"Felix çabuk odana git" Dedim hızlıca.
"İyi de neden hyung?"
"Neden gidiyor ya biz böyle iyiydik" Dedi Azrail alaycı bir ses ile. Bir yandan kulağıma fısıldıyor bir yandan ise saçlarımı okşayıp hafiften çekiyordu.
"Felix hemen gider misin lütfen" dedim ufak bir sinirle. Felix endişeli bir şekilde ayağa kalkıp odasına gitti ve böylece ben arkamı döndüm.
"Lütfen git, beni zor durumlara sokmaktan bıkmadın mı?" Ben konuşurken koltuğun etrafından dolanıp tamamen karşımda durdu. Kafamı kaldırdım ve onun silik yüzüne baktım. Nerdeyse görünmez gibiydi.
"Benden bahsetmemeliydin küçüğüm eğer böyle devam edersen sana küçük bir ceza vermek zorunda kalacağım" İşaret parmağı ile burnuma dokunup elini geri çekti. Dışardan bakılsa beni deli sanabilirlerdi. Kendi kendime konuşuyor gibi görünüyordum.
"Git artık, burada olmanı istemiyorum"
"Madem öyle istiyorsun küçüğüm pekala gideceğim" dedi eli ile çene hattımı okşarken. Öne doğru eğildi ve dudakları ile boynumu emdi. "Ama şunu unutma ki ben her zaman seninle olacağım" Hafiften geri çekildi ve kulağıma fısıldamaya tekrardan başladığı anda gözlerimi sımsıkı kapattım. "Sanırım küçük kölen seni izliyor miniğim dikkat et" diyip kaybolduğunda felix'in odasına doğru başımı çevirdim. Felix kapıyı aralamış bir şekilde bana bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ángel de la muerte | Yoonmin
Fanfiction"Benden herkese bahsetmemelisin küçüğüm" Angst değildir!