-30-

72 11 1
                                    

"Tam bütün cevapları bulduğunu düşünürsün sorular değişir. "

Jimin gözlerini açtığında koltuğunda bulunan bedeni gördüğü an kalp atışları hızlandı.

Güneşin bile vurmaya kıyamadığı güzel telleri, rüzgarın uçuşturmaya korktuğu siyah ipekleri her bakışında jimin'in sonu oldu.

Uzun kirpikleri engin bir deniz gibi olan masmavi gözlerini örtüyordu.

Jimin üzerindeki örtüyü attı ve yoongiye doğru yaklaşmaya başladı. Bir süre yoongiye baktı ve sağ elini kaldırıp yoongi'nin yüzüne düşmüş olan telleri çekerken bir anda bileğine sarılan parmaklarla irkildi.

"Ne yapmaya çalışıyorsun?"

"Şey ııı arkadaki kitabı alacaktım da"

"Bu kitap mı? Ne zamandan beri 'Avrupa Mutfağı' kitabını okuyorsun?"

"Şimdi karar verdim aslında" dedi jimin geriye doğru çekilirken. "Hem senin burada ne işin var?"

"Şu son olay yüzünden gelmiştim. Çocuk hastanede ve yaşıyor."

"Ah, anladım teşekkür ederim"

"Önemli değil ben gideyim artık"

"Pek-" Jimin tam konuşurken yoongi'nin ortadan kaybolmasıyla durdu.

Kollarını esnetti ve aşağıya indi. Mutfağa girdiği anda tezgahında bulunan kahve ile gülümsedi.

-Azazel-

Yoongi bir sonraki görev yerine giderken aklına gelen konuşmayla güldü. "Demek Amerika Mutfağı, Park Jimin... cidden baş belasısın." Yoongi kıkırdayıp bir depoya girdi. Depodaki cesedi görür görmez arkasını döndü. "Cidden iğrenç bir iş bu." dedikten sonra cesede doğru ilerledi. Cesedin bazı bölgelerinden kırık kemik parçaları çıkmıştı. Beton zemin kıpkırmızıydı. Her yer çürümüş et kokuyordu. Yoongi karşısında bulunan ruha baktı. Bu kimsesiz ruh bir hafta öncesine kadar bedeninden çıkmamak için uğraşmıştı. Şimdi ise camdan dışarı yeşil doğaya bakıyordu.

"Artık gitmek istiyor musun?" dedi Azrail. Azrail'in konuşması ile arkası dönük olan ruh Azrail'e doğru döndü.

"Galiba vakti geldi"

Yoongi ruhu bedenindeki bağdan kopartıp Araf'a gönderdi. Ruhun gitmesi ile yoongi arkasını döndü ve depodan çıktı. Ciğerlerine bir nefes çekti ve karşısında bulunan beş cesede baktı.

"Şimdi sıra sizde"

-Jimin-

Salonda oturmuş kahvemi yudumlarken tüylerimin ürpermesiyle ufak bir tebessüm ettim.

Nasıl oluyordu da birkaç hafta öncesine kadar beni en çok korkutan şey şimdi gülümsememi sağlıyordu?

"Hoş geldin"

Boynuma doğru üflenmesiyle gülümsemem iyice genişledi ve arkama döndüm.

"Kahveyi beğendin mi?"

"Sen mi almıştın?"

"Evet, kimin aldığını düşünmüştün?"

"Hiiiç sadece senin aldığını düşünmemiştim. Neden geldin?"

"Oyuncağımla oynamaya geldim" Konuşması ile gözlerimi büyüttüm. Karşımdaki koltuğa oturup alaycı bir şekilde bana bakmasıyla kaşlarımı kaldırdım.

Aramızdaki garip havayı dağıtmak için konuyu değiştirmeye çalıştım.

"Şey kahve ister misin?"

Ángel de la muerte | YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin