Dalgaların sesleri kulağıma geliyor ve yavaşça mayışmamı sağlıyordu. Elimdeki şarap beynimi uyuşturuyor, sıcak kumlar yavaştan bedenimi yakıyordu.
Yanımdaki beden boş bardağı bir kez daha doldurduğunda kafamı yan tarafıma çevirdim.
Denize bakıyor arada sırada da kafasını kaldırıp bana tebessüm ediyordu.Rüya olamayacak kadar gerçek, gerçek olamayacak kadar da güzeldi.
"Burayı sevdin mi?" dedi bir süre sonra kafasını bana doğru çevirip.
Yavaşça kafamı salladım. " Uykumu getiriyor." dedim ayaklarımı sıcacık kumun içine sokarken.
"Ne zaman kafamı boşaltmak istesem buraya gelirim."
Konuşması ile kafamı ona doğru çevirdim. Bacaklarımı kendime doğru çektim ve kollarımı dizlerimin üstünde birleştirip kafamı yasladım.
İkimiz de kumlarda oturuyorduk. Hemen yanımızda olan büyük ağaç yüzlerimize gölge yapıyor esen rüzgar ise hafiften saçlarımızı okşuyordu.
Gözlerimi kapattım ve yüzüme çarpan minik rüzgarı hissetmeye çalıştım. Yüzüme gelen saçları kulağımın arkasına doğru iten parmakları hissettiğimde gözlerimi açtım. Saçlarımı arkaya doğru oldukça odaklanmış ve ciddi bir şekilde itiyordu. Kaşları çatılmış bir şekilde sanki dünyanın en önemli işini yapıyormuşçasına eli saçlarımda hareket ediyordu.
Kıkırdadığımda gözleri benim gözlerime değdi ve anında çatılı kaşları gevşedi gözlerindeki bakış yumuşadı ve meraklı bir şekilde bana bakmaya başladı. "Ne oldu?"
"Sanki çok önemli bir iş yapıyormuş gibi ciddisin." Dediğime gülümsedi ve elini saçımdan çekti. Sonrasında kafasını denize çevirdi ve bir süre oraya baktıktan sonra tekrardan başını bana doğru çevirdi.
Sanki gözleri benimle konuşuyor gibiydi. Derin bir iç çekti. Gözlerinden derin anlamlı cümleler akıyordu ve bende onun gözlerindeki anlamlarda boğuluyordum.
Bir süre sonra yerdeki kumlara doğru gözlerini çevirdi. Ben de başımı denize doğru çevirerek dalgaları izlemeye başlamıştım ki kafama dökülen taneciklerle hemen kendimi yana doğru attım.
"Ya! ne yapıyorsun? "Oflayarak kafamdaki kumları ellerimle silkeleyerek attım ve kızgın bir şekilde yüzümü ona doğru çevirdim. Kahkaha attı ve sonrasında kahkahası minik bir gülüşe döndüğü zaman iyice kaşlarımı çattım.
"Ne bu ilkokul çocukları gibi tavırlar?"
İlk kez kahkahasını duymuştum. Yemin ederim ki cennet onun kahkahası yanında bir hiç kalırdı. Gülerken beliren pembe diş etleri ve sesinin güzel tınısıyla beni bir kere daha büyülemişti.
"O veletlerle hiç alakam yok bir kere" dedi kızgın bir şekilde.
"Onlarda sevdikleri kızların saçlarını çekiştiriyorlar. Bence aranızda hiçbir fark yok. Sen de onlar gibi mızmızsın"
"Hiçte bile sensin mızmız" omzumu silktim ve ayağa kalktım.
"Nereye?"
"Senin olmadığın bir yere mümkünse" Ayağa kalktı ve tam dibimde durduktan sonra yüzünü yüzüme doğru yaklaştırdı.
"Üzgünüm ama maalesef böyle bir seçeneğiniz bulunamamaktadır. Daha sonra tekrar deneyiniz " dedi ve kendini geri çekti.
"Deneyeceğimden emin olabilirsiniz"
"Eminim zaten" dedi ve onun konuşması bittikten sonra sahile doğru ilerlemeye başladım. O da hemen yanımda yer aldığında beraber yürümeye başladık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ángel de la muerte | Yoonmin
Fanfiction"Benden herkese bahsetmemelisin küçüğüm" Angst değildir!