Kafasız bedenin yere düşmesi ile evin duvarlarından kanlar akmaya başladı. Sonrasında duyulan korkunç gülme sesi ile jimin hemen arkasına döndü ve arkasındaki kafası balta ile ikiye yarılmış olan palyaçoya baktı. Jimin palyaçoyu görmesi ile yalpalayarak geriye bir adım attı. Bacağında hissettiği dokunuş ile arkasında kafasını tekrardan bedenine kurdele ile bağlamaya çalışan Merlyn'i gördü. Işıkların bir anda gitmesi ile jimin neye uğradığını şaşırdı. Elektrikler kesilmişti bunun için evin yedek gücü devreye girdi ve duvardan yansıyan kırmızı ışıklar tüm odayı aydınlatmaya başladı.
"Jimin, oyun oynamak ister misin?" Merlyn konuştuktan sonra jimin'in üzerine atladı ve jimin'i masaya bir kelepçe ile bağladı.
"B-bırak beni!" jimin merlyn'e ve yanındaki palyaçoya korku ile bağırdı. Palyaço jimin bağırır bağırmaz kahkaha attı ve kendi kafasındaki kanlı baltayı çıkartıp jimin'e doğrulttu.
Palyaço baltayı jimin'e vurmak üzere havaya kaldırdığı anda simsiyah bir tüye dönüştü. Jimin merlyn'in olduğu tarafa baktı. Merlyn de palyaço da bir tüye dönüşmüştü artık.
Jimin bir süre tüyün havada süzülerek yere düşmesini izledi. Etraf çok sessizdi ve jimin girdiği şok yüzünden sadece karşısındaki kanlı duvara bakıyor ve yaşadıklarını sindirmeye çalışıyordu.
Jimin girdiği şoktan çıktığı anda ağlamaya başladı. Elleri istemsizce titriyor ve ağlamasını durduramıyordu. Bileğinde iz bırakan kelepçe Merlyn ve palyaço gibi bir tüye dönüşmüştü.
Kapı zilinin çalması ile jimin'in ağlaması yavaşlamıştı. Jimin kafasını kapıya doğru çevirdi 'ya tekrardan o geldiyse' diye düşündü. Ne yapmalıydı? Kapıyı açalı mıydı? Peki ya arkadaşları geldiyse?
Jimin yavaşça ayağa kalktı. Sol bileği kelepçenin sıkı olması yüzünden ağrıyordu. Bacağı Merlyn üstüne atladığı anda incinmişti bunun için sol ayağı üzerinde dururken acı çekiyor, bacağına çok baskı uygulamamaya çalışıyordu.
Jimin zorlukla kapının yanına gitti ve çelik kapıya sırtını yaslayarak biraz durdu. "kim o?" jimin biraz cevap gelmesini bekledi. Cevap gelmeyince kapının deliğinden dışarıya baktı fakat görünürde kimse yoktu.
Jimin tekrardan seslendi ama ses gelmediği için kapıyı yavaşça araladı ve yavaşça kafasını dışarıya çıkardı. Kimseyi göremeyince yaralı bedenini yavaşça dışarıya çıkartıp iyice etrafına baktı. Kimseyi göremeyince içeriye geçti ve mutfağına ilerledi.
Boğazı kurumuştu. Bu yaşadığı olaylar onun ruhunda ciddi izler bırakmıştı.
Jimin bardağına doldurduğu suyu hızlıca içti ve bardağı tezgaha koyup arkasını döndü.
Tam kapıdan çıkacakken bardağın düşme sesi duyuldu. Jimin duyduğu cam kırılma sesi ile gözlerini kapattı.
Elleri deli gibi titriyordu, jimin bedenine hakim olamıyordu. Baştan aşağıya her hücresi titriyordu. Jimin yavaşça arkasını döndü ve tezgahında oturan yabancı bedene baktı.
Onu daha önce hiç görmemişti. Simsiyah saçları ve cehennemi andıran koyu kırmızı gözleri vardı, kırmızı takım elbisesi ile doğrudan jimin'e bakıyordu.
"Selam jimin" Jimin'in adını bile bilmediği varlık jimin'e sıcacık bir gülümseme sundu ve elini sanki bir dostuna selam verirmiş gibi salladı.
Kırmızı takım elbiseli varlık tezgahtan aşağıya indiği anda belindeki kemere bağlı olan hançerler birbirilerine çarpıp ses çıkarttılar. Kırmızı takım elbiseli jimin'e doğru yaklaşıp bir elini pantolonunun cebine diğerini ise jimin'e uzattı. Jimin uzunca karşısındaki varlığın kemikli ve uzun eline baktı. "oh el sıkışmayacağız sanırım" jimin karşısındaki varlık konuştuğu anda kırmızı samimi gözlere baktı. Ve gözlerini kocaman açtı.
"Ah sanırım gözlerimden korktun" dedi kırmızı ceketli işaret parmağı ile kırmızı gözlerini göstererek.
Mavi camlı gözlüğünü çıkarttı ve ceketinin cebine yerleştirdi. "ama bak! renk değiştirebiliyorlar, hangi renk istersin?" dedi kırmızılı heyecanlı ve neşeli bir sesle.
Jimin cevap vermeyince kendisi bir renk seçti ve göz bebeklerini siyaha çevirdi. "müthiş bir şey dimi istersem onları mars yeşiline bile çevirebilirim!"
jimin anlamsızca karşısındaki bedene baktı onunla dalga mı geçiyordu? Karşısındakinin kendisini tanıtması ile jiminin düşünceleri anında durdu.
"Ah, bu arada ben İsrafil"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ángel de la muerte | Yoonmin
Fanfiction"Benden herkese bahsetmemelisin küçüğüm" Angst değildir!