Şehzade İbrahim elinde Şehzade Mustafa'dan gelen mektubu okuyordu. Şehzade İbrahim mektubu okuyup bitirdikten sonra Hatice Sultanın dairesine gitmişti.
"Validem."
"Söyle arslanım."
"Hünkar babam ve ağabeyim Ahmed harp meydanında şehit olmuş."
"Aman Allahım. Şimdi ne olacak ?"
"Ağabeyim Mustafa büyük ihtimalle çoktan tahta cülus etmiştir."
"İlk iş senin idam hükmünü vermiştir."
"Hayır. Mektupta canımı bağışladığını ve İstanbul'a gelmemi istediğini bildiriyordu."
"Arslanım buna inandın mı ?"
"Validem ağabeyim bana kıymaz."
"O Gülnar'ın oğlu. Sakın ona inanma."
"Validem siz sürgündeyken beni öz evlatlarından ayırmadı Gülnar Sultan."
"Gözünü boyamak içindi. Hepsi numara. Arslanım beni dinle. İsyan edip, tahta çıkmaktan başka şansın yok."
"Validem bu yolun sonu karanlık. Ağabeyime inanmak daha güvenilir bir yol."
"Eğer ki o Hatunun oğluna boyun eğecek olursan sana hakkımı helal etmem."
"Tamam Validem. Sizin dediğiniz gibi olsun. Umarım bu dedikleriniz yüzünden pişman olmazsınız."
》Bir Kaç Gün Sonra《
İran Şahıyla yazışmalar olumlu yanıt vermişti. Şehzade İbrahim Kütahya Sancağından ayrılmak için hazırdı. Lakin Validesinin dediği gibi isyan etmek hiç istemiyordu. Hatice Sultan aslında hırsı yüzünden evladını karanlık bir çıkmaz sokağa gönderdiğinin farkında değildi. Hatice Sultan oğlunu uğurlamak için taşlıkta heyecanlı bir şekilde bekliyordu. Şehzade İbrahim usulca Validesinin elin öptükten sonra ona sıkıca sarılmıştı.
"Validem kendinize iyi bakın. Eğer geri dönemezsem lütfen beni af edin."
"Geleceksin. O Hatunun oğlunu yeneceksin."
"O benim ağabeyim Validem."
"O Hatundan olanlar asla senin kardeşin değil."
"Neyse Validem. Artık yola revan olmalıyım."
Şehzade İbrahim birkaç günlük yolculuğun ardından Şahın ordusuyla buluşacakları yere ulaşmıştı. Şahın ona destek vermek için gönderdiği ordu kalabalıktı lakin Sultan Mustafa'nın ordusu karşısında çok acizdi.
Sultan Mustafa ve Şehzade İbrahim harp meydanında karşı karşıya gelmiştiler. Sultan Mustafa son bir kez kardeşini bu dönülmez yoldan geri döndürmek için konuşmak kararına gelmişti."İbrahim teslim ol. Ve af dile, canını bağışlayacağım. Kardeşkanı akmasın."
"Olmaz ağabey. Bu meydandan sadece birimiz sağ çıkacak."
"Ben sana son bir şans verdim. Bunu kabul etmeyerek kendi sonunu kendin getirdin."
Bu sırada Valide Gülnar Sultan odasında oğlunun sağ salim gelmesi için dua ediyordu. Zeynep Hatunda onu bu sıkıntılı anında bir dakika bile yalnız bırakmıyordu.
"İnşallah Mustafa galip gelecek. Sen üzülme Gülnar."
"İnşallah Zeynep."
"Hepsi o Hatunun suçu. Şehzade İbrahim'i yanlışa saptırdı."
"Hırsının sonu evladının canını alacak. Keşke hiç Eski Saraydan gelmeseydi. İbrahim elimde büyüdü sayılır. Onun içinde yüreğim yanıyor."
》Şimdiki Vakit 《
Saatler süren savaşın ardından Şehzade İbrahim'in ordusunun büyük kısmı yok edilmiş kalan kısmı da kaçmaya başlamıştı. Şehzade İbrahim ele geçirilmiş ve vakit kayıp edilmeden idamı için cellatlar dört bir yanın sarmıştı.
"Ağabey senden son bir isteğim var."
"Söyle İbrahim."
"Validemin her şeyi elinden alınmasın. Maaşı kesilmesin lütfen. Onun sefalet içerisinde yaşayacağın bilmek beni kahır eder."
"Validen Eski Saraya sürülecek. Buna ilaveten maaşı kesilmeyecek."
"Allah senden razı olsun Ağabey. Gülnar Sultan gerçekten çok iyi evlatlar yetiştirdi. Ona da teşekkürlerimi ilet benim üzerimde bir hayli emeği geçti."
Şehzade İbrahim idam edildikten sonra Kütahya Sancağına gömülmesi uygun görülmüştü. Son menzili olan Kütahya Sancağı olan Şehzade İbrahim'e bizzat Sultan Mustafa ordusuyla birlikte eşlik etmek kararı almıştı. Bir kaç gün sonra Kütahya Sancağına varılmış ve Şehzade İbrahim türbeye gömülmüştü. Onun ölüm haberi Hatice Sultana ulaştığında feryat figan içerisinde bu habere inanmak istememişti. Sultan Mustafa kardeşini son yolculuğuna uğurladıktan sonra Hatice Sultanı yanına çağırmıştı.
"Şehzade İbrahim'in son arzusu olduğu için sizi Eski Saraya gönderiyorum. Buna ilaveten maaşınız kesilmeyecek."
"Sanki İbrahim'in arzusu olmasaydı ne yapacaktın bana ?"
"İdam edilecek diniz. Bir Şehzadeyi isyana teşvik ettiğiniz için."
"İbrahim'e hiç mi acımadın ? O senin kardeşindi."
"Ben İbrahim'e tahta çıktığım gün buna ilaveten savaş meydanında şans verdim. Lakin o bu şansları elinin tersiyle itti."
"Sana güvenmesi için bir sebep mi vardı ? Sen Gülnar'ın oğlusun. Onun canını uykusunda almayacağın ne malumdu."
"Ben Gülnar Sultandan doğma ve onun tarafından terbiye almış insanım. Sizin dediğiniz ancak sizin gibilerin yetiştirdiği çocuklardan beklenecek hareket. Buna ilaveten oğlunuzun ölüm sebebi sizsiniz. Sizin bu hırsınız yüzünden İbrahim öldü."
"Ben onun iyiliğin istedim yalnızca. Vicdanın rahat mı ?"
"Siz sadece iktidar ve güç istediniz. Oğlunuz aslında umurunuzda bile değildi. Yazık İbrahim'e. Sizin gibi birinin kurbanı oldu. Belki de o Eski Sarayda çürüseydiniz şimdi İbrahim yaşıyor olacaktı. Benim vicdanım rahat. Asıl siz evladınızın ölüm sebebi olduğunuz halde vicdanınız rahat mı ?"
Hatice Sultan fenalaşıp yere yığılı vermişti. Sultan Mustafa ordusunu alarak İstanbul'a doğru yola çıkmıştı. Yolculuk boyunca bu güne kadar yaşadığı her şeyi düşünmüştü. Bütün kardeşleri ile birlikte geçirdiği o masum ve mutlu anıları.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Medya : Sultan Mustafa
Merhaba arkadaşlar. Umarım bu yeni ve son bölümü beğenirsiniz. Vote ve yorum yapmayı lütfen unutmayın.
Devrin Sultanı kitabımın son bölümüyle ~Elveda~.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEVRİN SULTANI
Ficción históricaBen Günile Osmanlı İmparatorluğunun Kırımlı Prensesi. Zekasını,güzeliğini,asaletini annesinden. Cesaretini,savaşcı kişiliğini babasından alan Prenses. Sultan Selimin Baş Hasekisi, evlatlarının talihli annesi Gülnar Sultan. Güzelliği,zekası,asaleti...