2.Şehzadenin Narçiçeği

3.7K 169 40
                                    

Şehzade Selim'in dairesinin kapıları açıldığında Günile, derin bir nefes aldı ve içeriye girdi. Şehzade Selim, arkası dönük bir şekilde duruyordu. Ellerini önünde kavuşturdu ve başını eğdi.

Şehzade Selim, önüne döndüğünde karşısında allar içinde duran kızı gördü. Yüzü duvakla örtülü olduğu için gözükmüyordu. Yanına doğru yaklaştı ve tam önünde durdu. Derin bir nefes alıp duvağı tuttu ve yavaşça kaldırdı. Kızın yüzü açığa çıktığında birkaç saniye konuşamadı ve sadece yutkundu. Sarı, uzun saçları, minik burnu, pembe dudakları, yeşil gözleri ve beyaz teniyle tıpkı meleklere benziyordu.

"Günile." diye mırıldanıp, yumuşak yanağını okşadı kızın. Günile, kafasını kaldırdığında Şehzade Selim ile göz göze gelmişti. Kalbine doğru bir şeyler aktığını hissetti.

İkisinin dudakları birleştiğinde artık tamamen birbirlerine mühürlenmişlerdi. Sabah ilk önce Şehzade Selim uyanmıştı. Biraz Günile'yi izledikten sonra yataktan kalkmış ve üstünü giymişti. Ardından ağalara kahvaltı hazırlamaları için emir vermişti.

Yatağa doğru yaklaşıp Günile'nin baş ucuna oturdu.

"Günile, uyan hadi." derken saçlarını da okşuyordu. Bu mirıldanmaları duyan Günile, gözlerini aralamıştı.

"Selim."

Yatakta doğrulup üstüne sabahlığını giydi, ardından ayağı kalktı. Sofra hazır olmuştu. Geniş minderlere oturup kahvaltılarını yapmaya başlamışlardı. Yemeklerini yerlerken aynı zamanda sohbet de ediyorlardı. Kahkahalar ve gülücükler yüzlerinden hiç eksik olmuyordu.

Kahvaltıları bittiğinde ikisi de ayaklanmıştı. Şehzade Selim, üzerini giydikten sonra gülümseyerek onu izleyen Günile'ye doğru yaklaştı ve anlına bir öpücük kondurdu.

"Gidiyor musunuz, Şehzadem?"

Şehzade Selim, "Evet, gidiyorum." dedikten sonra birkaç saniye duraksadı ve gülümsedi.

"Saraya yeni gelen birisine isim vermek adettendir. Bundan böyle senin ismin Gülnar olsun. Nar çiçeği demek. Benim en sevdiğim çiçektir."

Gülnar, mutlulukla gülümsedi. Bu ismin Selim için özel olduğunu bilmek onu mutlu ediyordu.

"Siz nasıl isterseniz."

Şehzade Selim, odadan çıktığında içeriye kalfalar girmişti. Bir sepete yerleştirilmiş kırmızı tül içine katladıkları çarşafı yerleştirmiş ve daireden ayrılmışlardı. Onların çıkmasıyla Gülnar da daireden ayrılmıştı. Handan Sultan'ın dairesinin önüne geldiğinde izin alarak içeriye girdi.

Handan Sultan, onu yüzünde gülücüklerle karşılamıştı.

"Hoş geldin, Günile."

"Hoş buldum, Sultanım."

İkisi karşılıklı oturduktan sonra muhabbet etmeye başlamışlardı.

"Umarım Selim'imle iyi anlaşıyorsunuzdur."

"İçiniz rahat olsun, sultanım. Gayet iyi anlaşıyoruz. Hatta Şehzademiz bana yeni bir isim bahşettiler. 'Gülnar'."

Handan Sultan, keyifle gülümsedi ve "Ala. Öyleyse biz de sana aslanım nasıl istediyse öyle hitap ederiz." dedi.

Havadan sudan muhabbet ettikten sonra Handan Sultan, "Bu hafta içinde Selim'le birlikte Manisa'ya revan olacaksınız. Sancağına dönmesi gerekiyor." dedi.

Şehzade Selim, bundan hiç bahsetmemişti. Büyük ihtimalle akşam bahsederdi. Biraz daha sohbet ettikten sonra Gülnar izin isteyerek daireden ayrılmıştı.

Akşam olduğunda Şehzade Selim, Gülnar'ı dairesine çağırmıştı. Beraber akşam yemeği yedikten sonra Şehzade Selim Manisa konusunu açmıştı.

"Birkaç gün sonra Manisa'ya dönmemiz gerekiyor. Malum, sancak işlerini fazla aksatamam. Hazırlıklarını ona göre ayarla."

"Tamam."

Aradan geçen beş günün ardından tüm hazırlıklar tamamlanmış, Şehzade Selim ve Gülnar Manisa'ya gitmek üzere yola revan olmuşlardı. At arabasıyla gidiyorlardı. Yolculukları yaklaşık bir hafta sürecekti.

Gülnar, oldukça heyecanlıydı. Hem yeni bir ortama gireceği için, hem de Şehzade Selim'in haremini öğreneceği için. Ondan başka kadını var mıydı acaba? Eh, vardır mutlaka. Nasıl olsa o bir Şehzadeydi. Bir evladının olması icap ederdi. Lakin bundan sonra Gülnar, Şehzade Selim'in tek kadını olmaya kararlıydı. Selim'in gönlü ona ait olacak, gözleri ondan başkasını görmeyecekti. Unutturacaktı diğerlerini. Ve kucağına bir evlat verecekti.

Ailelerinin yıkılmaması için elinden geleni yapacaktı. Ona düşman kesilenleri ezip geçecekti.

Gülnar, karnının acıktığını hissettiğinde yanında oturan Selim'e doğru döndü.

"Selim, karnım çok acıktı."

"Öyleyse burada duralım, bir şeyler atıştıralım."

At arabası durduktan sonra yemyeşil çimlerin üstünde bir şeyler atıştırmışlardı. Gülnar, hala yerde otururken Selim gülümseyerek ayağı kalkmış ve papatyaların olduğu yere doğru ilerlemeye başlamıştı. Gülnar, merakla onu izliyordu.

Selim, elinde topladığı bir demet papatyayla geri yerine oturmuş ve papatyaları birbirine bağlamaya başlamıştı. Güzel bir taç yaptığında gülümsedi ve tacı Gülnar'ın sarı saçlarının üzerine yerleştirdi.

"Çok yakıştı."

Gülnar, hem mutlu hem de utangaç bir şekilde başını eğdi ve "Teşekkür ederim." dedi. Eşyaları toparladıktan sonra yola devam etmişlerdi.

Geçen bir haftanın ardından nihayet Manisa'daydılar. Onları burada neler bekliyordu?

◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇
Medya : Gülnarın papatya tacı.

Merhaba arkadaşlar yeni bölümle karşınızdayım.Yeni bölüm hakkında düşüncelerinizi duymak isterim.Yorum ve votelemeyi unutmayın lütfen.Yeni bölümlerde görüşmek üzere.

DEVRİN SULTANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin