Ayak sesleri, apartman boşluğunda silah patlamaları gibi yankılanıyordu. Zehra ayaklarındaki bu yüksek topuklu ayakkabılar ile yürümeye pek alışık olmasa da merdivenleri koşarak çıkıyordu. Peşinden bir kovalayanı yoktu. Evinde altını açık bıraktığı yemeği de yoktu. Yalnızca çok mutluydu ve bu mutluluğuna neden olan şeyi, bir an önce sevdiği adamla paylaşmak istiyordu.
7.kat sahanlığında durdu. Soluk soluğa kalmıştı. Tüpsüz, uzun bir dalıştan yüzeye çıkan bir sporcunun açlığı ile oksijeni içine çekiyor, içindeki pis havayı dışarıya veriyordu. Kollarını, gardını alan bir boksör gibi kaldırdı. Ellerini yumruk yaptı ve sıkılı dişleri arasından Başardım diye kısık sesle söylenirken, ayaklarını şımarık çocuklar gibi zemine vuruyordu.
Oktay duyduğu vakit kimbilir ne kadar çok sevinecek ve şaşıracaktı. Bu akşam moda dünyasında çok önemli bir anlaşmaya imza atmıştı. Artık bir amatör değildi. Avrupa da ve ülkemizde giyim üzerine faaliyet gösterenTarzım isimli mağazalar zinciri 20 tasarım elbisesini satın almıştı.
Tarzım'ın Avrupa başta olmak üzere çeşitli ülkelerdeki bine yakın mağazalarının vitrinlerinde onun tasarladığı elbiseler sahiplerine kavuşmak için sergilenecekti.
Sevgililer günü, anneler günü ve doğum günlerinde paketlerin içinden bu elbiseler çıkacak, kadınlar üstlerinde onun tasarım elbiseleri giyinik iken evlenme teklifleri alırlarken, iş toplantılarına katılıp, davetlere gideceklerdi. Tabi ki Zehra da hatırı sayılır miktarın biraz üzerinde bir para kazanmış olacaktı.
Hayatını anlamlandıran, nefes almasına neden olan, kalbinin sahibi, uçsuz bucaksız çöllerin ortasında onun gölgeleyeni, yüreğini ısıtan ateşi, sevgilisi, aşkı, kocası Oktay'a bu güzel haberi bir an önce verebilmek adına basamakları ikişer ikişer adeta zıplayarak çıkmaya başladı. Bu şekilde koşmalara alışık olmayan bacak kasları inliyordu ama aldırmadı. Az kalmıştı. Biraz sonra nasıl olsa doyasıya dinlenecekti.
Çat diye bir ses duyuldu ve elektirikler kesildi. Zehra karanlığa gömüldü. Tam bu esna da havada olan sağ ayağı iki yukarıdaki basamağı tutturamadı ve sonuçta apartman merdivenlerinde inleyen bir kadının sesi duyuldu. Sonra o ses küfür etti. Çünkü bacağı fena halde sızlıyordu. Basamakların en keskin yerine hemde kemiğe denk gelmişti.
Vurduğu yeri ovuşturdukça acısı azalırken gözleri de az da olsa karanlığa alışmaya başladı.
Merdiven tırabzanından destek alarak doğrulması ile düşmesi bir oldu. Bu defa ayağını vurmamıştı ama ani düşüş ile trabzana asılan kol kasları gerilmiş ve gözlerini yaşartacak derece de acımışlardı. Bu topuklu ayakkabılardan boş yere nefret etmiyordu. Zora geldikleri vakit işte insanı böyle terk ederlerdi. Sol ayağındakinin topuğu kırılmıştı.
Bu karanlıkta, bu kırık topukla iki kat yukarı çıkması gerekecekti. Aslında mantıklı olanı ayakkabılarını çıkarıp, çıplak ayaklarıyla yürümekti ama Zehra, birkaç gün önce artık nasıl bir hayvan yaptıysa, merdivenlerde sapsarı bir balgam görmüştü. Çıplak ayakları ile o balgama bastığını hayal edince iğrendi. İşte bu yüzden, düşmesine hatta ayağını kırmasına neden olsa da bu ayakkabılar ayağından kesinlikle çıkmayacaktı.
Yarın olduğunda apartman yöneticisinede birkaç lafı olacaktı. Asansör arızası bir hafta boyu sürer miydi hiç? Eğer asansör arızalı olmasaydı bu eziyetlere maruz kalmadan çoktan eve çıkmış olurdu.
Tırabzanlara daha sıkı tutunarak iki basamak daha çıktı ve durdu. Karanlıkta görülmüyordu ama gülümsüyordu. Artık teknoloji çağında yaşıyorlardı. Bir telefon aynı zamanda bir el feneri anlamına geliyordu. Hemen çantasından telefonunu çıkardı ama yine inledi. İnanamıyordu. Bugün tüm aksilikler onu buluyordu. Telefonun şarjı bitmişti.
Zorda olsa sonunda iki katı çıktı. Neyse ki anahtarı yuvasına sokmakla uğraşmayacaktı. Çünkü kocası Oktay evdeydi. Eve gelmeden bir saat önce Oktay aramış ve toplantının sonucunu öğrenmek istemişti. Zehra o sırada kadeh tokuşturup, anlaşmayı kutladığı halde Oktay'a kendisini beklememesini ve yatıp uyumasını söylemişti. Çünkü toplantının bazı anlaşmazlıklardan dolayı en az 2 saat daha uzayacağını anlatmıştı. Kocasına yalan söylemişti ama sürpriz yapmak istiyordu.
Aslında ilk planı anahtarı ile kapıyı açmaktı. Oktay bu saatlerde mutlaka uyuyor olurdu. Kendisi de içeri girecekti ve kocasını öpücükler ile uyandırarak güzel haberi verecekti ama bu koyu karanlıkta bit pazarı gibi karman çorman çantasının içinden kapı anahtarını bulmak ve kilide tutturmak çabası gözünde biranda büyümüştü.
Elektrikler olmadığı için yumruğu kapıya inmek üzere havalandı.
Yumruğunun kapıya değmesi ile önce bir gıcırtı sonra da gümbürtü duyuldu. Beklenmedik bu seslerde, karanlığın ve sessizliğin içinde bekleyen Zehra'nın titreyerek kısa bir çığlık atmasına neden oldu; "Ay!"
Kapı açılmıştı ve ardındaki duvara çarpmıştı.
Bu gürültünün sonrasında gelen sessizlikte Zehra yalnızca kulaklarında atan kalbinin sesini duyuyordu.
Solukları yavaşça düzene girerken Zehra, Oktay ile aşk yuvalarına açılan bu çelik kapının gecenin bu saatinde neden açık olduğunu düşünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ BEDEN BİR KALP(TAMAMLANDI)
RomanceMerak uyandırıcı, aşkı tattıran bir hikaye sizlerle...