(OKTAY ve ZEHRA) 7 SENE 8 AY ÖNCE - AŞAĞILANMAK
Dikdörtgen bir masa, masanın üzerinde beyaz bir örtü, örtünün üstünde mezeler ve ana yemeğin konduğu iki porselen tabağa ek olarak gümüş iki şamdan içinde iki kırmızı mum yanıyordu. Sol elinde tuttuğu bıçak ile sağ elindeki çatalını masaya bıraktı Zehra:
"Hemde yarın aşkım... ben annenle tanışmak için daha hazır değilim ama." Masanın üzerinden uzanarak Zehra'nın elini tuttu Oktay:
"Haklısın aşkım ama annemin huyunu sana anlattım. Birşeyi kafasına koydumu itiraz kabul etmez mutlaka yapar." İri mavi gözleri endişeyle bakan Zehra:
"Ama hayatım yarın için nasıl hazırlık edeceğim? Evi baştan sona iyice bir temizlemem lazım. Öyle annene kuru kuru çay ikram etmekte olmaz. Pasta, börek birşeyler yapmak lazım. Of bütün bunları nasıl yetiştireceğim?" Gülümsedi Oktay:
"Merak etme aşkım. Ev zaten her zaman olduğu gibi tertemiz. Çay içinde pastaneden birşeyler alırız."
"Olmaz! Anneler böyle şeylere önem verir Oktay. Mutlaka benim yapmam gerekiyor. Dur hatta ben hemen mutfağa geçeyim de hazırlıklara başlayayım." Zehra kalkmak istedi ama elini bırakmadı Oktay:
"Hayatım lütfen sakin olur musun? Ayrıca öyle çok fazla hazırlık yapmana gerek yok. Sadece annem ve sen olacaksınız." Zehra'nın mavi gözleri iyice irileştiler:
"Ne! Ben ve annen yarın başbaşa mı görüşeceğiz? Sende burada olmayacaksın Oktay? Toplantın falan varsa lütfen iptal ettir aşkım ne olur?"
"Üzgünüm aşkım ama annem bu şekilde istedi ve aksine ikna edemedim." Ellerini şakakllarına bastırdı Zehra:
"Ben bittim Oktay. Kesin herşeyi elime yüzüme bulaştıracağım." Gülümseyen Oktay:
"Kendini hiç suçlama hayatım. Anneme alışık olmayan her insan evladı onun karşısında bocalamaya mahkumdur."
"Gülme!"
"Bu endişeli halin çok tatlı ama hayatım."
"Ben mutfağa gidiyorum." Bu defa sandalyeden kalkmayı başardı Zehra. Kırmızı ipek peçeteye dudaklarını silen Oktay da sandalyesinden kalktı:
"Dur sana yardım edeyim Zehra."
Salondan çıkan Oktay, Zehra'nın hemen peşinden mutfağa girdi. İkisi birlikte bir tepsi kıymalı börek, bir tepsi elmalı kurabiye ile pasta kekini fırına verdikten sonra una bulanmış üstleri başları ile mutfakta sevişmeye başladılar.
***
Etekleri dizlerine dökülen askılı beyaz elbisesi içindeki Zehra son bir saattir elleri arkasında, salondaki turuncu beyaz renkli halının bir başından diğer başına hızlı adımları ile gidip geliyordu. Pencerelerden giren sarı güneş ışıklarının geometrik şekiller oluşturduğu salonda Zehra'nın sıkıntılı soluk alışveriş seslerini, Oktay'ın rahmetli dedesi Abdülkadir Beyden miras kalan ve Zehra'nın gecenin iki buçuğunda silip tozunu aldığı guguklu saatin tak tak seslerine karışıyordu:
"Nerede kaldı, nerde kaldı?" Diye ara ara mırıldanıyordu. Gug Gug : "Ay!" Diye sıçradı Zehra.
Zehra'nın geçen sene misafir odasına yerleşmesi ile salona taşınmak zorunda kalan guguklu saatin altındaki yuva açılmış ve ahşap bir kuş saatin etrafında öterek dönmeye başlamıştı. Her saat başı aynı şekilde yuvasından çıkan ve saatçi Abdülkadir Dedenin bizzat kendisinin yaptığı ahşap kuş bir tam tur döndükten sonra yuvasına geri girdi. Eli göğsünde, gözleri kapalı halde duran Zehra soluğunu bıraktı; Çok korkmuştu. Saate öfkeyle baktığında üç olduğunu gördü:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ BEDEN BİR KALP(TAMAMLANDI)
RomantizmMerak uyandırıcı, aşkı tattıran bir hikaye sizlerle...