İstanbul Emniyet Müdürlüğü 4.kat koridorunda topuklu ayak sesleri yankılanıyordu. Bir top pamuk gibi başında duran ak saçları ile siyah takım elbisesi içinde dim dik yürüyen yaşlı kadın çay ocağı tabelasını gördüğü vakit durdu ve odanın kapısından içeri bir adım atıp, gelişini duyurmak için topuklu ayağını yere sertçe vurdu.
Çay semaverinin önünde, arkası kapıya dönük durmuş toplantı odasından istenen üç bardak çayı hazırlayan Çaycı Muharrem omzu üzerinden arkasına baktı. Yaşlı kadını, takım elbisesi ile dimdik halini görünce herhalde önemli biridir diyerek arkasına döndü ve ıslak ellerini poposuna silerken:
"Buyurunuz, birine mi bakmıştıydınız?"
"Buyurunuz değil, buyurun ve bakmıştıydınız yerine bakmıştınız demeniz gerekir. Neyse. Evladım ben emekli edebiyat Öğretmeni Mürüvvet Hanım, bir kayıp ihbarında bulunmak için buraya gelmiştim."
"Ha, öylesi yalnış gelmişsiniz. Burası Cinayet Büro olur. Bir kat yukarısıdır Kayıp Büro Amirliği."
"Öylesi ve Yukarısıdır değil, Öyleyse ve sadece Yukarısı diyeceksin. Neyse. Teşekkür ederim." Diyen yaşlı kadın arkasını dönüp uzaklaşırken Çaycı Muharrem kadının arkasından bir el hareketi yaparak 'Deli mişmidir neydir?' diye mırıldandı ve üç çay bardağını tepsiye koyarak toplantı odasına gitti.
Uzun maun toplantı masasının başında oturan Profesör:
"Isterseniz başlıyalım çocuklar." Dedi ve sol yanında oturan Ayla Komiser ile sağ yanında oturan Tahsin Komiser kafalarını olumlu manada salladılar. Kapı iki tıklatıldı ve araladığı kapıdan kafasını uzatan çaycı Muharrem:
"Tavşan kanı çaylarınız gelmiştir Profesörüm."
"Gel Muharrem, bırak bakalım çaylarımızı." Çayları masaya bırakan Muharrem, boş tepsiyi bacağına dayadı:
"Profesörüm sizce ben yanlış mı konuşurmuşum?"
"Bu da nereden çıktı Muharrem?"
"Deminnen bir kadın gelmiştir. Edebiyat öğretmenidir. Yok öylesi değil böylesi konuşman gerekirmiş. Allah için söyleyin profesör ben güzel ve kibar konuşmaz mıymışım?" Ayla Komiser gülümserken Tahsin Komiser çay bardağını kontrol ediyordu. Profesör:
"Çok güzel konuşuyorsun Muharrem. Hiç kafana takma sen. Hadi şimdi işinin başına dön. Bizde toplantımıza devam edelim evladım." Esas duruşa geçen Muharrem:
"Emredirsiniz Profesörüm." Dedi ve dışarı çıktı. Çayını tek şeker atıp karıştıran Profesör:
"Evet Tahsin evladım. Önce senden başlayalım." Tekerlekli sandalyesini masaya doğru çekti Tahsin Komiser:
"Amirim, maktülün yaşadığı şarmaşık sitesi ile cesedin bulunduğu yer ve çevresinde bulduğumuz tüm güvenlik kamera kayıtlarını aldık."
"Güzel. Peki ne kadarını incelediniz. Şüphe çeken bir durum var mı?"
"Bizim Osman'ı sırf bu görüntüleri incelemesi için görevlendirdim amirim. Vakit buldukça da ben ve Ayla da Osman'a yardımcı oluyoruz. Şuan için kayda değer birşey yok. Maktül akşam..." dedi ve önünde açık duran not defterine baktı:
"Akşam 20.03'te oturduğu apartmanın asansöründen zemin katta iniyor ve 20.06'da sitenin ön kapısından yürüyerek çıkıyor. Siteden çıktıktan sonra ilk kez kamera açısına girdiği Ferdi Sayar Caddesine kadar olan yolu 20 dakika da almış. Feride Sayar Caadesinden Yunuseli sokağa 15 dakikada yürüyor ve İlyas Kuruyemişin az ilerisinde otobüse biniyor. Bindiği otobüsü tepsit edemediğimiz için nereye gittiğini bilmiyoruz. Yaklaşık iki buçuk saat sonra yani 23.25'te yine İlyas Kuruyemişcinin durağında iniyor ve aynı güzergahı kullanarak evine doğru yürüyor. Cesedin bulunduğu yeri gören bir kamera kaydı da mevcut değil. Çevrede bulduğumuz kameraları da incelemeye devam ediyoruz amirim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ BEDEN BİR KALP(TAMAMLANDI)
RomansaMerak uyandırıcı, aşkı tattıran bir hikaye sizlerle...