Bir zamanlar bekâr kızları, evli ama mutlu olamayan kadınları hasetlerinden çatlatacak kadar sevgi, neşe, huzur, aşk dolu yuvalarının şantiyeye benzemeyen tek odasında, tahta zemin üzerinde uyuyan Zehra kımıldandı ve iri mavi gözleri açıldılar. Başındaki ağrı ile yüzü kasılmış halde doğruldu.
Ayak kalktı ve kafasına sanki bir çekiç gibi inen ağrıdan biran önce kurtulmak için ağrı kesici ilaç içmeye karar verdi ve sendeleyerek kütüphane odasından çıktı ama şaşkınlıkla kapı önünde donup kaldı: "Aman Allah'ım." Diye mırıldandı.
Koridorun tahta parkeleri yerlerinden sökülmüş, fildişi renkli duvarlarında delikler açılmıştı. Bu hali ile inşaat şantiyelerinin moloz yığılı hallerine benziyordu. Birkaç adım attı ve kafasını banyoya uzattı. Göze hoş gelen beyaz renkli, üzerleri işlemeli fayanslar parçalanmıştı, küvet iki parçaya ayrılmıştı. Elini ağzına bıraktı. Evine hırsız mı girmişti? İyi de hırsız yakalanmak mı istiyordu ki bu kadar gürültü bir iş yapmış olsun?
Hava kalkık şaşkın kaşları düzeltirken elini alnına vurdu. Hatırlamıştı. Evi bu hale getiren kendisiydi. Dün akşam aldığı sakinleştirici haplar oldukça kuvvetli psikolojik ilaçlardan olmalıydı. Aklını başından almış evi ne hale getirmesine neden olmuştu.
Gözlerini devirdi ve hızla, ayaklarına bir şeylerin batmamasına dikkat ederek Oktay ile aşk yuvalarının, güzel anıların dolup taştığı evlerinin odalarını birer birer gezdi. Tuvalette dâhil her yer aynı durumdaydı. Yalnızca nefret ettiği o lanetli kütüphane odası sapsağlam yerinde duruyordu. O odanın kötü bir güç tarafından yuva edinildiğini Oktay'ın sallanan cesedini gördüğü günden bu yana biliyordu.
Kütüphane odasına bakarken yerdeki parçalanmış tahtaları gördü ve gözleri irileşti. Hemen ceplerini karıştırdı ama aradığı kağıdı siyah sütyeninin içinde buldu. Kağıdı bir kez daha okudu ve kafasını yukarı aşağı salladı:
"Aslı... Seni bulmam gerek." Diye mırıldandı.
***
Sarı taksi Güven Programcılık ve Bilgisayar Teknolojileri isimli 3 katlı camdan binanın önünde durdu. Taksinin arka kapısından inen Zehra, şirketin 6 basamaklı mermer medivenleri çıktı ve döner kapıdan binaya girdi. Güvenlik görevlisinin yanında durduğu dedektörün içinden geçerken cihaz öttü. Güvenlik görevlisi önünü kesti:
"Hoşgeldiniz Zehra Hanım. Tekrardan başınız sağolsun." Dedi güvenlik görevlisi Hulusi:
"Teşekkür ederim Hulusi. Ali yerinde mi?"
"Yerde Zehra Hanım. Kendisini arayıp geldinizi haber vermemi istermisiniz?"
"Gerek yok Hulusi. Hadi sana kolay gelsin."
"Sağolun Zehra Hanım."
Asansöre bindi Zehra ve 3.kat düğmesine bastı. Kapıları kapanan asansör yukarı çıkarken kabindeki aynada kendisine baktı Zehra. Oktay'ın ölümü üstünden geçen şu kısa zamanda ne kadar kötü hale geldiğini gördü. Gözlerinin altlarında mor halkalar oluşmuş, yanakları içlerine çökmüştü. Beyaz teni ölü bedenlerde görülen sarı bir renge bürünmüştü.
Oktay'ın onu ilkez bu şirket binasına getirdiği günü hatırladı. Asansöre binmişler ve kapılar kapanır kapanmaz Oktay kalçalarına sıkarak sırtını duvara dayamış dayamış ve onu dudaklarından öpmüştü. Öğlen arasında da Oktay'ın odasında sevişmişlerdi.
Asansörün kapıları mermer zeminli, kırmızı duvarlı, duvarlarında resimler asılı 3.kata açıldılar. Asansörün tam karşısında duran, üzerinde dayanışma yazılı masada oturan sarı saçlı sekreter, asansörde çıkan Zehra'yı görünce ayağa kalktı:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ BEDEN BİR KALP(TAMAMLANDI)
RomanceMerak uyandırıcı, aşkı tattıran bir hikaye sizlerle...