İstanbul trafiğinde direksiyon başında oturmaktan sol kolu sızlamaya başlamıştı.
Artık yaşlanmıştı. Ömrünün yarısından fazlasını koskoca 35 yılını bu mesleğin koynunda geçirmişti. Bazı günler hata edip etmediğini düşünmüyor değildi. Koca 35 sene cinayetler içinde öylece geçip gitmişti. İnsan bedeninin en iğrenç hallerini görmüş, kurban yakınlarının ağlamalarını, dövünmelerini dinlemek zorunda kalmıştı.
Eğer bu mesleği seçmemiş olsaydı sahaf olmak isterdi. Çünkü her zaman kitaplara düşkün bir insan olmuştu. Acaba sahaf olsaydı Hatice'si ve kızı Aslı için herşey daha farklı olur muydu? Bu düşünce her zaman canını yakardı ama hayat yolunda her vakit kararlar alınır ve sonucunda ya mutlu olunur ya da insan bir ömür boyu pişmanlıklar içinde yaşardı.
Profesör Boğaziçi Üniversitesine, Pınar UYANIK'ın hayattaki tek akrabası olan dedesi Profesör Robert ile görüşmeye gidiyordu. 75 yaşındaki adam İngiliz vatandaşıydı ama yıllardır Türkiye ile İngiltere arasında gidip geliyordu. Yılın ilk altı ayında Türkiye'de Boğaziçi Üniversitesinde tarih derslerine girerken, yılın kalan aylarını da İngiltere'de geçiriyor ve Oxford üniversitesinde ders veriyordu.
Adam torunu Pınar UYANIK'ın ölümünden haberdar edilmemişti. Profesör mesleğin de çok fazla cinayet görmüştü ve akraba cinayetleride ender bir durum değildi. Annelerini öldüren kızlar, kızlarını öldüren babalar gibi daha birçok aile içi cinayet olayına şahit olmuştu. Bu yüzden torunu Pınar UYANIK'ın ölüm haberi ile adamın vereceği ilk tepkileri değerlendirmek adına Robert ile yapacağı mülakat için randevu da talep etmemişti. Profesörün ziyareti, Robert için tam bir sürpriz olacaktı.
Aracını kırmızıyı gösteren ışıkların önünde durdurdu. Işıkların hemen üstündeki mavi tabelanın en altında Boğaziçi Üniversitesi yazıyordu ve yanındaki ok solu işaret ediyordu.
Profesör yeşil ışığın yanması ile sola döndü.
Yarım saatlik bir yoldan sonra İstanbul Üniversitesine giren Profesör aracını, Tarih Bölümün yer aldığı 4 katlı yapının hemen önündeki otoparka park etti. Binanın girişinde bekleyen güvenlik görevlisi, Profesörün yıldızlı kimliğini görünce yayılarak oturduğu masadan kalktı ve hazır ol vaziyetine benzer bir duruş aldı.
Profesör, Tarih Bölümünde öğretim görevlisi olarak çalışan Profesörü Robert ile görüşmek istediğini söyledi ama güvenlik görevlisi Profesör Robert'in yalnızca randevu ile insanları kabul ettiğini açıkladı. Profesör gülümsedi ve öze bir durum olduğunu, Profesör Robert'in odasını nasıl bulacağını söylemesinin yeterli olacağını söyledi. Kararsız kalan güvenlik görevlisi 'Alt tarafı bir eğitim görevlisi ne olacak sanki, koskoca emniyet amirini geri çevirmek olmaz.' Düşüncesi ile odayı tarif etti.
Boğaziçi Üniversitesinde tarih derslerinin verildiği binanın 2.kat koridorunda ilerleyen Profesör, sınıflara açılan kapıları birer birer geride bırakıyor, teneffüs saatinde olan öğrencilerin arasında sakin adımları ile ilerliyordu. Elinde telsizi de olmadığı için öğrenciler bu öğretmene benzer adamı garipsemiyorlardı.
Koridorun sonunda durdu. Profesör Robert'in odası ne sağında ne de solundaydı. Oda tam karşısında duruyordu. Bu kapı, koridordaki diğer kapılardan farklıydı. Sınıf kapıları birebir aynı düz, gri renkli kapılardandı. Bu kapı ise açık kahverengi, üzerindeki işlemeleri ve sarı renkli iri topuzu ile kendisini ta koridorun başından belli ediyor ve ben önemli birinin odasını aidim diyordu. Profesör kapıyı tıklattı ve topuzu kavrayarak araladı.
Kahverengi, büyük maun bir masanın üzerinde kalın bir kitap açık duruyordu. Sayfalarının aşırı sarılığından eski bir kitap olduğu anlaşılıyordu. Profesörde eski kitapları büyük bir iştah ile okurdu. Kendisini bu kitaba kaptıran adam ise kapının aralandığının farkına varamamış ve profesöre odaya göz gezdirme şansı vermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ BEDEN BİR KALP(TAMAMLANDI)
RomansaMerak uyandırıcı, aşkı tattıran bir hikaye sizlerle...