Bulanıktı. İnsana benzer şekiller görüyordu. Bulanıklık çözülmeye başlarken midesindeki bulantıyı hissetmeye başladı. Kendisine bakan kara gözleri görünce dudaklarına bir gülümseme yerleşti:
"Ayla." Sesi kısık ve hışırtılı çıkmıştı. Elinin sıkıldığını hissetti:
"Kendini nasıl hissediyorsun Tahsin?"
"Ne oldu bana?"
"Vuruldun."
"Evet, evet hatırladım. Çatışma sen, Profesör..."
"Merak etme Tahsin biz iyiyiz. Adamları da hakladık." Tahsin Komiser kafasını hafiften kaldırıp göğsüne baktı. Ayla Komiser:
"Kurşun kalbinin 5 Cm yanından girmiş ve organlarına zarar vermeden sırtından çıkmış. Şanslısın yani."
"Şanslı olduğumu, seni o akşam öptüğüm vakit anlamıştım zaten."
"Bende senin gibi düşünüyorum Tahsin." Tahsin Komiser muzip bir şekilde:
"Benim ne kadar şanlı olduğumu mu?" Ayla Komiser gözlerini devirdi:
"Hayır bizim ne kadar şanslı olduğumuzu." Bir an sadece birbirlerinin gözlerine baktılar. Ayla'nın elini tutan Tahsin Komiser:
"Biliyor musun Ayla, vurulduğum zaman öleceğimi düşündüm ve bu bana hayatın ne kadar kısa olduğunu hatırlattı. Ayrıca ölmek üzere olduğumu düşünürken aklımda sadece sen ve annem geldiniz. Anladım ki Ayla, ben seni çok seviyorum."
102 numaralı hastane odasının kapısında, krem renkli uzun pardösü ile bekleyen Profesörün yüzünde bir gülümseme peyda oldu ve kantine inip bir çay içmeye karar verdi. Sessiz adımları ile kapıdan çekilerek asansöre doğru yürümeye başladı.
Yürürkende dün akşam Hatice'sinin elini tuttuğu anı hatırladı. Profesör Nesrin Hanımla yaptığı konuşmayı ona anlattıktan sonra yatağın üstünde duran elindeki his ile bakmış ve Hatice Hanım'ın parmaklarının eli üzerinde durduğunu görmüştü.
Asansörü çağırmak için düğmeye uzanan eli durdu; Kapılar yana kayarak açılıyordu. Sedyeyi gördüğü vakit yana çekilen profesör, mavi üniformalı erkek hademenin çektiği sedyeye bakınca yaralı kadını gördü. Kaşında tentürdiyotlu gazlı bir bez parçası, burun deliklerinde pamuklar vardı. Dudağı patlamış, yüzünde mor renkli çürük izleri görülüyordu. Sedyenin peşinden yürüdü.
Tekerleklerin çıkardığı gıcırtı sesleri ile sessiz ve loş koridorda ilerleyen sedye 108 numaralı odanın önünde durdu. Mavi üniformalı erkek hastabakıcı kafasını kaldırıp tabelaya baktıktan sonra sedyeyi çevirdi ve odanın içine soktu:
"Evlat yardım edebilirim?" Mavi Üniformalı erkek hastabakıcı kapıda duran emekli öğretmen kılıklı adama baktı:
"Zahmet olmasın."
"Olmaz evlat." Hastayı sedyeden yatağa alırlarken üzerinde örtülü kahverengi battaniye açılınca Profesör kadının yakasından yırtık mavi kazağını, yırtıktan görülen beyaz sütyeni gördü. Kadını yatağa yatırdılar:
"Eyvallah bey amca çok makbule geçti."
"Evlat hanım kızın başına ne iş gelmiş?"
"Saldırıya uğramış beyamca. Tecavüz etmek istemişler. Karşı koyunca da dövmüşler."
Sedyeyle birlikte odadan çıktı. Kadının hırpalanmış yüzüne bakan Profesör, yatağın yanındaki kırmızı refakatçi koltuğuna oturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ BEDEN BİR KALP(TAMAMLANDI)
RomanceMerak uyandırıcı, aşkı tattıran bir hikaye sizlerle...