40. BÖLÜM-KARAR

94 6 1
                                    

Odayı çay kaşığı şangırtılar doldurmuştu. Zehra, Profesör'ün geniş maun masasının önündeki siyah deri koltukların, masaya en yakın olanında oturuyordu. Öne eğilmişti. Kolları dirseklerine dayalı, ellerini bacaklarının arasında birleştirmiş oturuyordu. Dizleri titriyordu ve birbirine kenetli parmaklarının tırnaklarını etlerine gömmüştü. Gözleri umut ve sabırsızlık karışımı bir duygu ile masasının ardında usulca çayını karıştıran profesöre bakıyorlardı.

Deri koltuğuna yaslanmış usulca çayını karıştıran Profesör'ün gözleri çay bardağındaydı. Düşünmüyordu, yalnızca çayın içinde eriyerek kaybolan şekeri izliyordu. Çay kaşığını iki tur daha çevirdi ve bardağın içinden çıkartarak tabağın kenarına iliştirdi. Sağ elinin baş ve işaret parmakları arasına aldığı ince belli bardağı dudaklarına götürdü ve ilk yudumunu aldı. Bardağı tabağına yerleştirirken bakışları Zehra'yı buldular.

Zehra da ilk gördüğü şey heyecan ve sabırsızlıktı. Adeta heyecan ve sabırsızlıktan mayalanan bir canavar tarafında işkenceye uğruyor gibiydi. Bu yaratık sanki kendisine elektrik veriyormuşçasına titriyordu.

Profesör'ün gözleri, Zehra'nın oturduğu koltuğun önündeki sehpaya kaydı. Sehpanın üzerinde yalnızca çay bardağı duruyordu. Profesör, bardağın o sehpaya konulduğu andan itibaren yalnızlığa terk edildiğini anladı ve masanın da çay bardağının hemen yanında duran şeker kâsesini aldı ve Zehra'ya uzattı:

"Şeker kullanmıyor musun kızım?" Zehra gülümsedi ve iki şeker aldı:

"Teşekkür ederim efendim."

"Biliyor musun kızım, aslında şekeri hiç kullanmamam gerekiyor. Doktorum sağlığım için o şekilde olması gerektiğini söyledi. Malum yaşımız ilerlerdi. Şeker hastalığı kapıya dayandı. Bende denedim ama en fazla bir hafta çayımı şekersiz içebildim. Anlayacağın alışkanlıkları değiştirmek kolay olmuyor kızım ama bu arada bir şekerde azaltmayı başarabildim."

Kısa bir an sessizlik oldu. Profesör başı ile bir işaret yaptı. Zehra anlayamadı. Profesör:

"E şekeri attın ama çayı karıştırmadın."

"Ah haklısınız."

Zehra çayını karıştırırken, Profesör'ün kaşları çatıldı. Gözleri Zehra'nın boynundaki kırmızı flora takılı kalmıştı. Zehra bu bakışların farkında değildi. Çünkü gözleri karıştırdığı çay bardağındaydı. Zehra kafasını kaldırıp kendisine bakınca çatık kaşlarını düzelten Profesör:

"Kızım neden burada olduğunu biliyorum." Zehra doğruldu. Dudakları aralandı ama Profesör'ün havaya kalkan sağ eli ile kelimeler ağzında hapis oldular:

"Dinle kızım. Bildiğin gibi burası Cinayet Büro Amirliği ve buranın amiri de benim. Bunun anlamı da yere bir iğne dahi düşse benim bilgimin olduğudur. Son günlerde bizim Tahsin'in yakasını bırakmadığını da biliyorum." Dedi ve deri sandalyesi hafif geri gitti. Masasının en üst çekmecesini çekti ve içerisinden çıkardığı mavi renkli dosyayı masasının uç kısmına yani Zehra'ya yakın olan yerine bıraktı. Gözleri ile bu dosyayı işaret eden Profesör:

"İncele." Dedi.

Zehra dudaklarına götürmek üzere eline aldığı ve Profesör'ün bu hareketi ile çenesi hizasında kalan bardağı içmeden tabağına geri bıraktı. Masaya doğru eğildi ve dosyayı eline almadan kapağını çevirdi. Birkaç dakika boyunca yalnızca kâğıt hışırtıları ve Profesör'ün çayını yudumlarken çıkardığı hafif çekme sesi duyuldu. Dosyanın ortalarına doğru Zehra sayfaları çevirme hızını artırdı ve saniyeler sonra kapağı tekrardan kapadı:

İKİ BEDEN BİR KALP(TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin