2

669 52 9
                                        


***

Ertesi gün Carla aceleci olmayan tavırlarla giyindi ve evden çıkmak üzere kapıya yöneldi.

"Para bırakmayacak mısın ?"
"Hangi parayı bırakayım ? Para almadım henüz."
"Boşuna mı gidiyorsun bara ? Yalan söylemeyi beceremiyorsun."
"Yalan falan söylemiyorum baba. Para yok dedim."

Babası ayağa kalkarak üzerine doğru yürüdü.

"Sana başka bir yerde iş bulalım. Madem ki paranı vermiyor , oraya gitmene gerek yok."
"Çalıştığım yerde mutluyum , zamanı gelince paramı veriyor. İşime karışma."

Carla kapıyı açmışken babası kolundan yakaladı.

"Bu tavırları görmezden geliyorsam kızım olduğun için. "
"Öyle mi ? Sana para getirdiğim için olmasın ? Biliyor musun baba annemle gitmiş olmayı dilerdim. Ben seni geride bırakamadım. Hastaydın ve seninle kalmak istedim ama sen iyileştiğin an canavara dönüştün yine. Sana yapılan hiçbir iyiliği haketmiyorsun. Para mı istiyorsun? O zaman git çalış !"

Kapıyı çarpıp çıktı. Annesi yıllar önce babasını terkedip gitmişti. Carla'yı da yanında götürmek istemişti ancak Carla daha çocuk olmasına rağmen babasını yalnız bırakmak istememişti. Hastalığı boyunca babasına baktı. Hem okuluna gidiyor hem de babası ile ilgileniyordu. Ne var ki onca iyiliği karşılıksız kalmıştı , tek istediği babasının sevgisi olsa da bunu hiç alamamıştı.
Tutunduğu tek şey, sevdiği adamdı. Fındık ağacının altında gizliden buluştuğu , ona her baktığında içini titreden , sesini duymayı sevdiği adam.
Şimdi elinde kalansa hiçti.  Ne aile adına birşeye sahipti ne de sevdiği adama.
Sevdiği adamla savaştan hemen önce ayrılmayı istemişti. Ailevi sorunlarla uğraşmak onu çok yoruyordu ve başka birşeye zaman ayıramıyordu.
Daha sonraları babası da aralarındaki ilişkiyi öğrenince onları ayırmak için ellerinden geleni yapmıştı.
Sonunda da galip gelmişti. Carla , babası engel oluyor diye olmasa da yürümeyecek diyerek ayrılmak istemişti.

Sadece 2 gün...

2 gün sonra pişman olarak aradığı zamansa orduya yazıldığını ve savaşa gittiğini öğrenmişti. Ne çok anıları vardı. Herşey öylece bitmişti.
Savaş boyunca hiçbir haber alamadan 4 yıl beklemişti. Sonunda da gelen haberde öldüğünü öğrenmişti.
Canını en çok yakan neydi ?
Ayrıldıkları için mi gitmişti orduya ve bu yüzden mi ölmüştü ?
Carla'nın yüzünden mi ölmüştü ?

Gözyaşını silerek bara doğru ilerlemeye devam etti. Bir şekilde devam ediyordu hayat ancak içini kimse bilmiyordu.
Geriye kalan tek bir fotoğraf vardı ve sahip olduğu tek şey oydu.
Yaşıyor olsaydı nasıl olurdu merak ediyordu hep. Acaba dış görünüşü değişir miydi ? Yaşıyor olsa ve görse tanır mıydı ?
Carla aynada kendisine baktığı zaman ne kadar değiştiğini görüyordu. O da değişmiş olmalıydı.

"Hey ! Ne diye dikiliyorsun yolun ortasında ?"

Kendine gelerek dibinde duran arabaya baktı.

"Üzgünüm... Dalmışım."
"Sana çarpabilirdim. Tanrı aşkına ! Neyse iyisin değil mi ?"
"İyiyim. "

Carla , dalgın şekilde yoluna devam ederken arabanın içindeki kişi de yavaş yavaş onu takip ediyordu.

"Bir saniye ben seni tanıyorum ! Barmen kız değil misin sen ? Neydi ... Ha Carla !"

Carla dalgın bakışını yerden alıp adını söyleyen kişiye baktı.

"Merhaba John. Beni takip mi ediyorsun ?"
"Hayır , az kala sana çarpıyordum farkındaysan. Daha doğrusu sen bana çarpacaktın. " Ağzında yine kürdanı vardı.
"Ama şuan beni takip ediyorsun.  Bayağı ben yürüyorum ve sen arabanla arkamdan geliyorsun. "

REBORN // Peaky BlindersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin