Tüm direnişlerime, mutfağın altını üstüne getirmeme rağmen beni yüksek tabureye geri oturtmuş, önüme de tekrardan mısır gevreği ve kahve koymuştu."Aç değilim dedim."
Yüzüme bile bakmazken, "Yiyeceksin dedim." dedi kesin bir tonda.
Yemeyeceğimi bile bile bu kadar diretmesi feci halde canımı sıkıyordu. Onu duymazlıktan gelip arkama yaslanırken, işimi yarayabilecek herhangi bir şey var mı diye gözlerimle mutfağı taradım. Maalesef görünürde hiçbir şey yoktu.
Derin bir nefes alıp gözlerimi yüzüne diktim. Bir insan kendisine bakıldığını hissederdi değil mi? Ama onda tık yoktu. Bir şeyler yemeye devam ediyordu.
Daha fazla dayanamayarak, "Artık açıklayacak mısın?" diye sabırsızca sordum.
Gözleri sonunda beni bulduğunda göz kapaklarını ağır bir şekilde açıp kapadı. Tüm gece uyumamış gibi görünüyordu. Sanki kaçırılan oydu, bu neyin dramıydı acaba?
"Neyi?"
İki elimle alnımı ovuşturdum. "Neden burada olduğumu."
Elindeki çatalı, tabağa gelişigüzel bırakıp arkasına yaslandı. O anda üzerinde gömlek olduğunu fark etmiştim. Kolları katlanmış ve epeyce kırışmıştı. Yeni giymediği ortadaydı, ki zaten bir insan neden uyanır uyanmaz gömlek giyerdi ki?
Cevap vermekte acele etmiyor oluşu sinir kat sayımın hızla artmasına sebep olurken dişlerimi sıkmaya başladım. Sakinliğimi korumalıydım, aksi takdirde önümdeki fincanı birazdan üzerine boşaltabilirdim.
"Ben istedim." derkenki rahatlığı gülmeme sebep olmuştu. Samimiyetten uzak hatta oldukça rahatsız edici kahkahamın ardından kaşlarını çattı beyefendi.
"Nesin sen? Tanrı falan mı olduğunu sanıyorsun?"
"Uzatma, sordun cevapladım. Şunu ye yoksa ben zorla yedireceğim."
Alayla kaşlarımı kaldırarak baktım. "Neyi?"
"Karya!" diye sert bir uyarıda bulunduğunda neyi kastettiğimi gayet iyi anladığını fark ettim. "Boyundan büyük laflar etme, benim asabımı bozma."
Gülümsedim. "Boyumdan büyük olduğunu nereden biliyorsun?"
Elini gürültülü bir şekilde tezgaha vurduğunda korkmamı falan beklemişti herhalde ama benim gülümsemem yüzümde yayılmıştı. O benim akıl sağlığımla oynuyorduysa ben de onunkiyle gayet de oynayabilirdim.
"Bana bak!" diye kükrediğinde anlayamamıştım. Zaten ona bakıyordum ki.
"Sakın beni kışkırtma." derken iyice öfkelenip ayaklandı ve saliseler içinde yanımda bitti.
Kolumdan tutup beni ayaklandırdığında diğer eliyle de boynumu kavramıştı. Sıkmasına gerek olmadan ben nefesimi tutmuştum bile.
Boynumu sıkmamak için kendi kendine savaş verdiğini görmek aklımı karıştırmıştı. İçindeki iyi ve kötüyle savaşıyordu belli ki. Bir yanı beni oracıkta öldürmek istese de diğer yanının buna izin vermediği ortadaydı.
Vazgeçti. Elini boynumdan çekip beni peşinden salona sürüklemeye başladı. Koltuğa doğru beni savurduğunda düşmekten son anda kurtulmuştum.
Tam önüme yere diz çöktüğünde yüzlerimiz ancak eşitlenmişti. Ne yaptığını anlayamayarak ona bakarken geri çekilmeme izin vermedi.
Saniyeler önceki öfkeli bakışları, çatık kaşları gitmiş yerini bambaşka bir ifade almıştı. "Neden burada olduğunu mu merak ediyorsun?"
Sorusuna kafamı sallayarak yanıt verdim, yüzüme değen nefesini içime çekmemek için nefes alışverişimi durdurmuştum çünkü.
"Çünkü ben istedim. Hayatına girmeyi istedim. Benimle olmanı istedim. Gülüşünün, bakışının, dans edişinin tek sahibi olmayı istedim. İstiyorum da." dedikten sonra bakışları bir anda keskinleşti ve ses tonu değişti. "Ve ben istediğim her şeyi alırım."
Söylediklerinden etkilenmem falan mı gerekiyordu anlamamıştım. Bu hastalıklı düşünce sadece midemi bulandırıyordu.
Sesimi düz bir tonda tutarak konuştum. "Hayatın boyunca her istediğini elde etmiş olabilirsin ama bana bu şekilde sahip olamazsın."
"O da benim uzmanlık alanım. Ben her istediğimi alırım."
Resmen meydan okuyordu.
"Karşıma çıkmayı deneseydin." diye bir fikir attım ortaya. "Cesur olmaman şaşırtıcı."
"Çıkacaktım. Seninle ilgili her şeyi öğrenip sıfır yanılma payıyla karşına çıkacaktım." Kaşlarını çatıp bana ters ters bakmaya başladı. "Ama sen her zamanki gibi uslu durmadın."
"Ne?" diye tepki verdim bir anda. Uslu durmadın da ne demekti?
Elini dizime koyup sıktı. "Kimsenin sana dokunmasına izin vermem."
*
Çalıştığım mekanın sahibi olacak andaval beni işten çıkardıktan sonra eve gidip tüm gün uyudum. Sorunlarımı aşmamın tek yöntemi buydu benim için. Bir yerim ağrıyorduysa da uyuyup uyanınca geçerdi hep. Aynı şekilde dün gece yaşananları ve bugün de konulan son noktayı uyuyarak aşabileceğimi düşünmüştüm. Telefonumu kapatıp yatağıma girdiğimde düşüncelerimden sıyrılıp kendimi uykunun kollarına bırakmıştım. Gözünü kapatır kapatmaz uyuyan şanslı kesimdendim.
Uyandığımda açlıktan öleceğimi sanmıştım, kaç gündür bir şeyler yemediğimi hatırlamıyordum bile. Normal insanlar kalkıp bir şeyler yerdi belki de ama ben direkt olarak alkole sarılınca feci halde çarpılmıştım fakat o da yetmeyince kendimi mekanın birine atıp kafa dağıtmaya karar vermiştim.
Kimseye haber vermeden kendi kendime kafa dağıtma gecesi yapacaktım. Tüm gece içip deliler gibi dans edip yaşadığım can sıkıcı son birkaç günü telafi edecektim.
Nitekim her şey planladığım gibi gitmişti. Barmenle sohbet edip alkolün dibine vurduktan sonra pistin ortasındaki yerimi almıştım. Sonuçta orada olan kişi ben olmalıydım. Tüm dikkatlerin üzerimde olduğundan emin bir şekilde herkesle dans ederken birkaç kere tökezlemiştim. Aldırış etmeden dans etmeye devam ederken zemin bir anda ayaklarımın altından kaydığında bilincim de kapanmıştı.
*
"Kimse bana dokunamaz." Dizimdeki elini ittirip ayaklanmaya çalıştım.
Elleriyle dizlerime baskı uygulayarak yerimden kalkmamı engelledi. "O kadar dağıtmıştın ki hatırlamıyorsun bile." dedi dişlerinin arasından.
Tatlı bir tebessüm edip yüzümü yüzüne yaklaştırdım. "Ben izin vermediğim sürece, kimse bana dokunamaz." diye düzeltme yaptığımda bir anda çenesi kasıldı ve burnundan solumaya başladı.
"O itlerin sana dokunmasına izin mi verdin? Bir de bunu iyi bok yemişsin gibi söylüyorsun."
"Çekil." diyerek onu ittirdiğimde ellerimi tuttu ve geri çekmeme izin vermedi. "Bıraksana hayvan."
"Düzgün konuş." diye üzerime kükredi. "Sana dokunanı gebertirim. Bir daha böyle bir şey olursa seni de gebertirim. Duydun mu beni?"
"Bok gebertirsin." diye bağırdım avazım çıktığı kadar. "Anca gebertirim, öldürürüm bilmem ne diye tehditler savur dur. Çekil git işine, beni de rahat bırak."
Sanki mümkünmüşçesine kaşları daha çok çatılmıştı ama hiçbir şey söylemeden geri çekildi. Ayağa kalkıp odanın içinde turlamaya başladı. Siniri geçmiş değildi ama biraz önceki kadar köpürmüyordu da.
"Dikkat et asıl ben seni gebertmeyeyim, beyinsiz." derken salondan çıktım.
Merdivenleri çıkmaya başladığımda, "Karya!" diye kükremesi kulağıma ulaşmıştı. Adımlarımı hızlandırıp kendimi odaya, ordan da banyoya atıp kapıyı kilitledim.
*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANER
Teen FictionArkadaşlarıyla müziğin ritmine kapılmış, şarkıya eşlik ederek dans etmekte olan kıza bakıyordu bir süredir. Saçlarının ahenkle savruluşunda, karşısındakine kocaman gülümsemesinde ve hareket eden bedeninde dolandı gözleri. Haddinden fazla ilgi çekiyo...