BÖLÜM 38

13.3K 593 133
                                    



"Ne işin var senin burada?" diye bağırdım. Aklımı kaçırmak üzereydim artık. Nereye gidersem gideyim bu adamdan kurtuluşum olmuyordu. Görünüşe göre bir süre olmayacaktı da. İzmir'e kadar beni takip etmiş olması tüylerimi ürpertiyordu. İsmimi değiştirip kayıplara karışmaya çalışsam bile beni bir şekilde bulacağına emindim artık.

"Senin ne işin var?" diye sordu dümdüz bir sesle. Sanki onu ilgilendiriyormuş gibi sergilediği bu tutum beni çileden çıkaracaktı, az kalmıştı.

"Sana ne?" Avazım çıkana kadar bağırdım. Bağırmamla şimşeğin çakması paralel gerçekleşmişti. Sanki bulutlar benden komut bekliyormuşçasına yağmur yağmaya başladı.

"Senden kurtuluşum olmayacak mı benim? Seni etrafımda görmek istemediğimi daha nasıl anlatabilirim?"

Yüzüme baktı. Gözlerini yavaşça açıp kapattıktan sonra üzerindeki siyah ceketini, omuzlarını geriye doğru hareket ettirerek çıkardı ve centilmence bir tutum sergileyerek ceketini benim omuzlarıma bıraktığında ceketi hışımla çekip aldım.

"İhtiyacım yok." Göğsüne doğru vurarak ceketi ona geri verdim. "Seni de, senin olan bir şeyi de istemiyorum. Anla artık şunu. Beni rahat bırak."

"Karya."

Adımı Güney'in ağzından duyunca arkamı dönüp baktım. Yanında Ceyhun ve Nazlı'yla birlikte bize doğru geldiklerini görünce gelmemeleri için işaret verdim. "Geliyorum, siz geçin."

Burnundan solumaya başlayan Arkın'a kafamı çevirip baktığımda resmen kızgın bir boğayla karşı karşıya kalmış gibiydim. Her an onlara doğru koşup, birine toslayacakmış gibi duruyordu.

"Arkadaşlarımla sakince bir yemek yiyeceğim. Sorun çıkarmanı istemiyorum. Git buradan."

Beni duymamışçasına, gözlerini kenetlediği yere bakmaya devam ediyordu.

"Arkın." Yüksek sesle adını söylediğimde nihayet bakışları beni buldu.

"Ne zaman döneceksin?"

Derin bir nefes alıp gökyüzüne baktım. Yağmur damlaları yüzüme düşmeye başladı. Bir süre öyle beklemeye karar vermiştim ki Arkın çenemden tutup ona bakmamı sağlayınca eline vurup geri çekildim.

"Dokunma bana."

Yanımıza doğru koşarak gelen Nazlı'yı fark edince Arkın'dan uzaklaşıp Nazlı'nın yanına geçtim.

"Bu o mu?" Nazlı kaşlarını çatmış Arkın'a bakıyorken bana doğru eğilip sordu.

"Sakın.." Daha cümlemi bitiremeden beni geçip Arkın'ın yanına varınca çoktan çemkirmeye başlamıştı bile.

Güney ve Ceyhun da bize doğru gelmeye başladıklarında işlerin iyice karışacağını öngörebiliyordum. Soğuğun da etkisiyle vücudumu saran titremeye engel olamıyordum.

"Sen ne hakla bu kızın karşısına dikilebiliyorsun pislik herif?" Nazlı gardını almış, her an Arkın'a saldıracak bir tavırda ona bakıyordu.

Arkın hiçbir şey söylemeden bana bakınca, Nazlı'yı alıp oradan götürmem için resmen bana fırsat tanıyordu. Her an belindeki silahı çıkarıp, hiç düşünmeden onu kullanabilirdi.

"Nazlı." diye bağırıp onu geriye doğru çektim.

"Bırak ya. Bu adi herifin senin etrafında dolaşmaması gerektiğini öğrenmesi gerekiyor."

Arkın'ın çenesinin kasıldığını görünce tedirginlikle Nazlı'yı çekiştirdim. Arkadaşıma zarar vermemesi için bir şeyler yapmam gerekiyordu ama Nazlı laftan anlamıyordu ki.

KANERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin