Gözlerimi açtığımda nerede olduğumu idrak etmek için dün gece olanları hatırlamaya çalışmıştım fakat zihnim tamamen boşluktaydı.
Yattığım bembeyaz yataktan hızlıca kalktım, üzerimdekileri kontrol etme gereği duymuştum. Neyse ki kıyafetlerim yerli yerindeydi.
Adımı hatırlamayacak kadar dağıttığım zamanlar çok olmuştu ancak kendimi başka bir yerde uyanırken bulmak görülmüş şey değildi. Üstelik akşam olmak üzereydi, bu kadar içip de kendime gelemediğim hiç olmamıştı.
Başımın ağrısı enseme kadar vururken yalpalayarak odanın kapısına ulaştım, oda uzunca bir koridora açılıyordu. Koridora açılan tüm kapılar kapalı olduğu için karanlık bir ortam oluşmuştu.
Koridoru olabildiğince hızla geçip merdivenlere ulaştığımda temkinli bir şekilde aşağı indim. Merdivenin ilk basamağına indiğimde devasa bir salon karşıladı beni. Duvar yerine boydan camların olduğu, basamakları olan bir salon...
Göz gezdirmeyi bırakıp çelik kapıya hızla ulaştım. Kapı kulpunu tedirginlikle aşağı indirirken, açıkçası kapının kilitli olacağını düşünmüştüm.
Kendimi dışarı attığımda, bahçe denemeyecek kadar büyük, orman diyemeyeceğim kadar da ağaçsız bir alanla karşılaştım. Metrelerce yüksek çeperlerle sınırlandırılmış bu alan, kaç metre kareye takabül ediyordu kestiremiyordum. Dönüp içinden çıktığım eve baktığımda taştan bir kale olduğunu fark ettim. İçerisi dışarıya göre daha moderndi, dışarıdan bakıldığında ise tam korunaklı bir kaleyi andırıyordu.
Büyük demir kapıya doğru koşarak ilerlerken, onu nasıl açacağım konusunda bir fikrim yoktu.
Nereden çıktığını anlayamadığım bir adam önümde belirince irkilerek frenlemiştim.
Adam saygıyla kafasını öne eğip ceketinin düğmesini iliklerken, "Lütfen eve geri dönün efendim." diyince neye uğradığımı şaşırmıştım.
"Sen kimsin? Benim ne işim var burada?" Soruları sorup henüz onlara cevap almadan adamı geçmeye çalıştım. "Aç kapıyı gideceğim."
"Açamam efendim."
"Aç kapıyı!" diye avazım çıktığı kadar bağırdım.
Karşımdaki adam rahatsız olmuşa benziyordu, son derece büyük bir sabırla, "Açamam efendim kesin talimat var." dedi.
Kaşlarımı çattım. "Ne talimatı? Kim verdi bunu? Aç kapıyı!"
"Ben verdim." Gür bir ses kulaklarıma ulaşınca sesin sahibini görmek için arkama dönüp baktım.
Bana doğru gelmekte olan adamı tanıyordum. Yani, sadece bir kere görmüştüm kendisini.
"Sen kimsin?" Beni buraya hapsedebileceğini sanan bu hadsizin gerçekten kim olduğunu bilmiyordum. "Söyle açsınlar kapıyı gideceğim."
"Gidemezsin." Gelip tam karşımda durduğunda yüzüne bakabilmek için kafamı kaldırmam gerekmişti. "Üşüyeceksin içeri geç."
Şaşkınlıkla kaşlarım havalandı. "Ne diyorsun sen? Söyle. Kapıyı. Açsınlar." Tane tane konuşarak söylediklerimi anlayabileceğini ummuştum. Kafayı mı yemişti acaba?
"İçeri geçmeni söyledim."
O da benim gibi, gerizekalıya anlatır gibi konuşunca canımı iyice sıkmaya başlamıştı.
"Dalga mı geçiyorsun benimle. Kimsin sen? Ne işim var burada benim? Eşkiya mısın? Bıraksana gideyim."
Tam olarak hangi kısma sinirlendiğini anlayamadan, kolumu kavrayıp beni çekiştirmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANER
Teen FictionArkadaşlarıyla müziğin ritmine kapılmış, şarkıya eşlik ederek dans etmekte olan kıza bakıyordu bir süredir. Saçlarının ahenkle savruluşunda, karşısındakine kocaman gülümsemesinde ve hareket eden bedeninde dolandı gözleri. Haddinden fazla ilgi çekiyo...