BÖLÜM 23

21.4K 792 138
                                    




Doğum günü pastamdan koca bir dilim yerken, Arkın'ın sadece viski içiyor oluşu içimde şüpheler uyandırmaya başlamıştı. Pastanın içine uyku ilacı ya da ona benzer bir şeyler katıp katmadığını düşünürken, "Sen niye yemiyorsun?" diye sordum.

"Sevmem."

Kim pasta sevmezdi ki?

Kuşkucu bakışlarımı yüzünde dolandırmaya başladığımda, kucağımda duran tabağın kenarına bıraktığım çatalımı kullanarak pastamdan bir lokma aldı ve yedi.

Çatalımı kullanmıştı. Hem de benden izin almadan. Gerçi izin istese vermezdim orası da ayrı bir mevzuydu. Ne münasebetle benim çatalımı kullanıyordu acaba?

Kaşlarımı çatarak baktığımda gülümsedi. "Birlikte zehirleneceğiz."

Düşüncelerimi okuyor olamazdı değil mi?

"Böyle bir şey yapsan, hiç şaşırmam." diyerek pastamı yemeye devam ettim. Hem de çatalımı kullanmış olmasını umursamadan.

"Seni hiçbir zaman bırakmayacağım."

Bu saplantısı, günden güne boyut atlıyordu. Ölürsem kendisini de öldüreceği gibi, eğer kendisi ölecek olursa peşinden beni de öldürmeleri için birilerine komut verdiğine yemin edebilirdim.

Gözlerinin içine baktım. Derinlere inmek, geçmişine gitmek istiyordum. Kişiliğimizin oluşmasında çocukken hatta anne karnındayken bile yaşadığımız travmalar etkili olurdu.

Saplantılı biri haline gelmenin de başlıca sebepleri bulunuyordu.

"Annen yaşıyor mu?" diye sordum pat diye.

Böyle bir soruyu beklemediği, yüzünün aldığı şekilden apaçık belli oluyordu.

Her yerinde sağlam kayalar olmasına rağmen, en hassas noktasından aldığı darbeyle yıkılan eski bir kaleyi anımsatmıştı onun bu hali.

Annesini aklına getirdiğimde anımsadıkları ne tür şeylerdi bilmiyordum ama travmalarının birçoğuna sebep olan kişi olduğunu anlamak zor değildi. En azından tahminim bu yöndeydi.

Herkes için geçerliydi bunlar. Henüz anne karnındayken travmalar yaşamaya başlıyorduk. Travmaların boyutunun hiçbir önemi olmadığı gibi, ileride karşımıza ne şekillerde çıkacağını da asla bilemezdik. Tabi bazı durumlar vardı ki, oluşturduğumuz kişiliklerimizdeki bazı hastalıklı durumlara sebebiyet gösterilebiliyordu.

Onun bu saplantılı hali, annesiyle güvenli bir bağ kuramamış olmasından, yeterince ilgi ve sevgi görememiş olmasından kaynaklanıyor olabilirdi.
Belki de geçmişteki ilişkileri yüzünden belki de hayatındaki en önemli faktör olan annesi yüzünden yaşadığı güvensizlik duygusu ya da terk edilme korkusu sebebiyle, onu bırakıp gidemeyeyim diye beni buraya hapsetmişti. Kaybetmemek için en kesin çözümün bu olduğunu düşünüyor olabilirdi. Kim bilir?

"Nereden çıktı bu?" diye soludu dişlerinin arasından. Öfkeliydi. Çok derinlere itmiş, hatta üzerine betonlar dökmüş de şimdi biri gelip tüm geçmişi gün yüzüne çıkarmaya çalışıyor diye öfkeliydi. Bana öfkelenmişti.

Onu çözümlemeye çalıştığımı anlamaması için öylesine konuştuğumu düşünsün diye, sohbet havasına girdim.

Pastadan bir lokma alıp yedim. "Adil bir yarış olması için, en az benim hakkımda bildiklerin kadar benim de senin hakkında bir şeyler öğrenmem gerekiyor."

"Ne yarışı?"

"Survivor." Sonuçta ben de burada hayatta kalmaya çalışmıyor muydum? Açlıkla, börtü böcekle mücadele etmek kolaydı; bir de gelip bu manyağın esiri olarak hayatta kalmaya çalışsalardı ya.

KANERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin