Söylediklerinin üzerine tek bir kelime dahi etmeden mutfağa gittiğimde neyse ki peşimden gelmemişti. Söylediği şeyi sindirebilmek için birazcık zamana ve alana ihtiyacım vardı.Yapabileceğine olan inancım nedense tamdı ama asıl bunu yapmayı düşündürten beyin beni korkutuyordu. Korkutması da lazımdı çünkü yarın öbür gün iş bana da dönebilirdi.
Bu heriften nasıl kurtulacağıma dair en ufak bir fikrimin olmaması beni daha da tedirgin etmeye başladı. Ne denediysem hiçbir sonuç vermemişti. Benden soğuması için elimden geleni yapmıştım. Bakımsızlaşmak hariç.
Kırk yıl burada kalacağımı da bilsem yine de asla bakımsızlaşamazdım. Bakımsız bir Karya düşünülemezdi çünkü.
Saç baş dağınık, sıfır makyaj, paspal giyiniş... Hadi diyelim kendime olan saygımı bir kenara bırakıp böyle bir şeye kalkışsam da bu manyağın benden bu yöntemle de soğumayacağına emindim. O yüzden kendime saygısızlık etmenin hiçbir anlamı yoktu.
"Buyurun efendim." diyen Bülent yerimde sıçramama sebep olmuştu.
Elindeki malzemelerle bahçe kapısında beliren Bülent'e ters ters baktım. "Senin bana garezin mi var?"
"Anlamadım efendim." diyerek içeri girip malzemeleri ortadaki tezgahın üzerine bıraktı.
"Beni korkutmaktan zevk mi alıyorsun sen?"
Endişelenmiş bakışlarla bana baktıktan sonra kafasını hemen yere eğdi. "Böyle bir şeyin olması mümkün değil efendim. Ben özür dilerim, tekrar böyle bir şey yaşanmaması için özellikle dikkat edeceğim."
"Sadece takılıyorum Bülent, büyütme bu kadar."
"Ne oluyor?" Kapıda beliren Arkın'a çevirdim gözlerimi.
Ben, "Yok bir şey." diye terslerken o sorusunu Bülent'e bakarak yineledi.
"Ne oluyor dedim."
"Şey efendim,"
Bülent açıklamaya giriştiğinde onu böldüm. "Pansuman için gerekli birkaç şey getirmiş."
Önce bana ardından tezgahın üzerindekilere baktı. "Sen geç içeri."
Kime dediğini anlamadığım için hiçbir hamlede bulunmadan öylece dikilmeye devam ederken bakışları beni buldu. Bakışlarıyla bana içeri gitmemi söylüyor gibiydi, anlamazlıktan gelmeyi tercih ettim.
"İçeri geç." diye tekrarladı.
"Niye?" Kollarımı göğsümde birleştirip ona dik dik baktım. Bana gerçekten emir falan verebileceğini sanıyordu bu gerizekalı.
Derin bir nefes aldı. "Güzelim içeri geçer misin?"
Rica eder gibi bir tavırda söylemeye çalışmıştı belki de ama ses tonundan direkt emir olduğu anlaşılıyordu.
"İçeri geçer miyim?" diyip düşünüyormuş gibi yaptıktan sonra, "Hayır." dedim kesin bir şekilde reddederek.
"Efendim ben çıkayım." Bülent varlığını hatırlatmak istercesine konuşunca Arkın Bey'imizin dikkati ona çevrildi.
"Şu camı yarın yaptırın, şimdi ses istemiyorum." diye emir verdikten sonra göz ucuyla bana baktı. "Gece boyunca burada birileri dursun. Karya Hanım dışarı çıkmayacak."
"Az buz değil ama tüm adamları buraya yığ Bülent, mazallah kaçarım falan." Alayla konuştum. "İyi geceler Bülent, daha doğrusu iyi nöbetler."
Mutfaktan çıkıp merdivenlere yöneldiğim sırada iki el omuzlarımdan tutarak durmamı sağlamıştı. "Salona geç, konuşacağız."
Kesilmiş olan elinin omzumda duruyor oluşu içimi kaldırmıştı. Elinin altından kurtulup yukarı çıkmak için hamle yapmama izin vermedi. "Bir kere de inatlaşma benimle."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANER
Teen FictionArkadaşlarıyla müziğin ritmine kapılmış, şarkıya eşlik ederek dans etmekte olan kıza bakıyordu bir süredir. Saçlarının ahenkle savruluşunda, karşısındakine kocaman gülümsemesinde ve hareket eden bedeninde dolandı gözleri. Haddinden fazla ilgi çekiyo...