İçimden her ne kadar onu azarlamak gelse de ağzımı açmamamın hayatta kalabilmem için gerekli olduğunu düşündüm.Koskoca cam kapıyı tuzla buz eden o yumruk birine gelse muhtemelen oracıkta can verirdi. Evet şu an susmak en sağlıklı karardı. Yoksa bu göz dönmesi haliyle amel defterimi kapatabileceğine hiç şüphem yoktu.
Yüzüme diktiği soğuk bakışlarını da alarak öylece mutfaktan çıkıp gittiğinde arkasından yerdeki kan damlalarına bakakalmıştım. Yaşadığım şoku atlatabilmek için oldukça uzun bir zamana ihtiyacım vardı, bu öyle olağan karşılanabilecek bir durum değildi kesinlikle.
Psikolojik sorunlarının olduğunu ilk günden anlamıştık da bu biraz fazlaya kaçıyordu, bir an önce tedavi altına alınması gerekliydi. Öfkesini kontrol edemediği ortadaydı, bu gidişle bu öfkesi bana da zarar verecekti belli ki.
Onun psikolojik analizini yapmakla meşgulken, naparsınız mesleki deformasyon işte, mutfak kapısının önüne yığılan adamların gözleri yerdeki cam kırıklarındaydı.
"İyi misiniz efendim?" diye soran Bülent'e baktım.
Ellerimi havaya kaldırdım. "Bu sefer ben yapmadım." Odanın camını patlattığım günler çok geride kalmadığından, kırık cam gördüklerinde akıllara ilk benim gelmem normaldi. Ortadaki yanlış anlaşılmayı düzeltmek istedim. "O yaptı." derken baş parmağımla arka tarafımda kalan salonu işaret ettim.
Yarım düzine adam içeri girdi, iki kişi dışarıda beklemeye devam ederken benim yanıma da Ceyhun gelip gözleriyle beni taradı. "Gerçekten iyisiniz değil mi?"
Sanırım öğrenmek istediği şey o manyağın bana zarar verip vermediğiydi.
Omuzlarımı düşürdüm, dudağımı büzerek üzgün bakışlarla Ceyhun'a baktım. "Değilim." derken sesimin titremesi için özellikle çabalamıştım.
Tiyatro kulübünün gelecek vaat eden öğrencilerindendim bir zamanlar.
"Buradan kurtulmadıkça da asla iyi olamayacağım."
Ceyhun'un bir şey söylemesine zaman kalmadan, dağ ayısının kükreyen sesi duyuldu. "Çıkın dışarı."
Adamlar gerisin geriye mutfağa geldiklerinde Bülent'in Ceyhun'a yaptığı kaş göz işaretleri gözümden kaçmamıştı.
Ceyhun saygıyla başını eğip bahçeye çıktığında onu manipüle etmek başka zamana kalmıştı.
Tüm adamlar çıktıktan sonra Bülent de, "Herhangi bir şeye ihtiyacınız olursa bana seslenin efendim." diyerek yanımdan geçip gittiğinde sıkıntıyla nefes verdim.
Şimdi ne yapacağım konusunda hiçbir fikrim yoktu. Saçma bir şekilde, ikilemin içinde bulmuştum kendimi.
Yerdeki izlere bakılacak olursa elinden akan kanın ne kadar çok olduğunu görebiliyordum. Muhtemelen bir damara falan denk gelmişti, aksi takdirde bu kadar kan akması normal değildi. Pansuman falan yapılması gerekiyordu, belki de dikiş atılmalıydı.
Tabi bu durum beni hiç alakadar etmiyordu. Hemşire değildim sonuçta. Kaçırılmış, psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kalmış biriydim sadece. Biraz önce yaptıklarını anımsattım kendime, ağrıyan çenemi ovuştururken öfkem bir anda artmıştı.
Azrailime yardım edecek kadar da kafayı yememiştim. Henüz.
Mutfaktan çıkıp merdivenlere yönelirken salona göz attım. Arkası dönük bir şekilde koltukta öylece oturuyordu.
Yukarıya çıkıp odaya ulaştığımda üzerimdekilerden kurtulup rahat bir şeyler giydim. Bağlamış olduğum saçlarımı da açtıktan sonra yatağa yattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANER
Fiksi RemajaArkadaşlarıyla müziğin ritmine kapılmış, şarkıya eşlik ederek dans etmekte olan kıza bakıyordu bir süredir. Saçlarının ahenkle savruluşunda, karşısındakine kocaman gülümsemesinde ve hareket eden bedeninde dolandı gözleri. Haddinden fazla ilgi çekiyo...