BÖLÜM 11

28.8K 1K 65
                                    



Odaya girdiğinde gözlerimi sıkıca kapatıp nefesimi düzenli tutmaya çalıştım, aksi takdirde uyumadığımı anlarsa bu gece bu evden çıkamazdım. Eğer şansım yaver giderse bu gece bu yatakta son yatışım olacaktı.

Yatağın başına gelip durduğunda gözlerimi hareket ettirmemek için özel bir çaba sarf etmem gerekmişti. En ufak bir şeyden bile şüphelenmemesi gerekiyordu.

Nefesi o kadar yakındı ki, bana çok yakın durduğunu hissedebiliyordum. Gözlerimi açmamak için büyük bir direniş göstermem gerekiyordu.

Tahminimce bir süre beni izledikten sonra odadan çıktığında derin bir nefes verdim. Bir süre daha bu şekilde kalsaydım muhtemelen uykuya daha fazla direnemeyecektim. Saatin kaç olduğuna dair bir fikrim yoktu ancak uykumun gelmiş olmasından geç saatlerde olduğumuzu tahmin edebiliyordum.

Odadan çıkarken kapıyı kilitlemediğine şükrederek yataktan kalktım. Eğer şimdi uyumaya gittiyse bile ne kadar sürede uyuyacağını bilmediğimden bir süre daha kendimi oyalamam gerekiyordu.

Daha önceden patlatmış olduğum camın önüne geldim. Boydan boya olan cam eğer pencere şeklinde olsaydı muhtemelen işim daha kolay olurdu. Çarşaf falan bir şeyler bağlar bahçeye inerdim, ordan da bakardım bi çaresine. Ama şimdiyse bahçe kapılarının açık olmasını dilemekten başka şansım yoktu. Ki bahçeye çıkmakla da bitmiyordu tabi ki, arka bahçeden çıkabilmemin imkanı yoktu. Mutfaktaki bahçe kapısından ön bahçeye çıkıp hayalet olarak demir kapıya ulaşmam gerekiyordu. Görevlinin dikkatinin en dağınık olduğu kısımda da o demirler arasından geçebilirdim. Ya da belki, ufacık bir ihtimalle Ceyhun oralarda olurdu ve bana yardım edebilirdi. O kadar adam içinde Ceyhun'un bu gece burada olması benim buradan elimi kolumu sallayarak çıkabilme ihtimalimden daha düşüktü. Ki Ceyhun'un çalıştığı adama ihanet etme olasılığının ne kadar imkansıza yakın oluşundan bahsetmiyordum bile.

Sonucu her ne olursa olsun bu gece buradan kaçabilmek için elimden geleni yapmaya hazırdım.

Üzerime kalın bir şeyler geçirip saçımı sıkı bir at kuyruğu yaptıktan sonra ağır hareketlerle odadan çıktım.

Parmak uçlarımda koridoru geçip merdivenleri indim. Salonda olabilme ihtimalini göz ardı etmeyerek önce orayı kontrol ettim, etraf bomboştu.

Salondan bahçeye çıksam da ön tarafa gidene kadar yakayı ele verme olasılığım yüksek olduğu için orayı es geçmeye karar verdim.

Mutfağa geçmeden önce gözüme çarpan dış kapıyı yoklamanın kimseye bir zararı olmayacağını düşünerek gidip kapıyı açmayı denedim fakat tabi ki kilitliydi.

Mutfağa girdiğimde derince bir nefes alıp verdim. Gerginlikten terleyen avuç içlerimi bacağıma silip bahçe kapısına doğru ilerledim. Kalbim göğüs kafesimi delip geçecekmişçesine sert ve hızlı çarpıyordu. Kalp atışımın dışarıdan duyulduğuna yemin edebilirdim.

Kapıyı açmayı denedim. Ama sadece deneyebilmiştim. Kilitli olmaması zaten mucize olurdu ve benim de mucizelere inanmak isteyen bir aptaldan farkım kalmamıştı.

B planı da yapmadığım için şimdi öylece kalakalmıştım. Ki zaten ne tür bir b planı yapabilirdim hiç bilmiyordum. Bu lanet olası yerden kaçışımın olamayacağı soğuk su gibi yüzüme çarpmıştı, çıkış yollarının hepsi kapalıydı.

Alnımı cam kapıya yaslayıp çaresizce bahçeye doğru bakmaya başladım. Aptalca bir şeye kalkışmış olduğumu bahçedeki onlarca adama bakarken anlamıştım. Evden çıkabilsem bile bu kadar adam varken bahçeden çıkış biletim kesinlikle yoktu.

Acı gerçeği hazmetmeye çalışırken hemen arkamda hissettiğim nefesle, nefesimi tuttum. Kalp atışlarım git gide artarken arkamı dönüp bakmak yerine öylece donup kaldım.

Nefesi saçlarıma değdiğinde titredim. Azrailimin gelmiş olduğuna yemin edebilirdim.

"Seni bağlamam mı gerekiyor?" derken sesindeki soğukluk tüylerimin ürpermesine neden olmuştu.

Hareket etmeden ve hiçbir şey söylemeden öylece beklemeyi sürdürdüğümde o devam etti.

"Buradan kaçabileceğini mi sandın? Bunu aklından çıkarmanı söylemiştim sana. Ben istemediğim sürece buradan dışarı adım dahi atamazsın."

Ona doğru döndüğümde dibime kadar girmiş olduğunu fark ettim. Bana nefes alacak kadar dahi alan bırakmamıştı. Laf yetiştirecek kadar formumda hissetmediğimden, tek isteğim yanından geçip gitmekti.

Geçmeme izin vermeyip, beni kendisiyle cam kapı arasına hapsetti.

"Çekil."

Eli çenemi kavradığında hızla elini ittirip çenemi onun elinden kurtarmakta hızlı davranmıştım. "Bana dokunma."

O ise hareketini tekrarlayıp bu sefer daha güçlü bir şekilde çenemi kavradığında kurtulabilmemin imkansız olduğunu gördüm.

"Beni zıvanadan çıkarma dedim sana." diye üzerime kükredi. "Bu siktiğimin evinden çıkmayacaksın. Bundan sonra odadan da çıkmayacaksın. Gerekirse bağlarım."

Çenemi ondan kurtarmamın imkanı yoktu ama serbest olan ellerimle göğsüne gelişigüzel vurmaya başladım. Bir yandan da avazım çıktığı kadar bağırıyordum.

"Köpek miyim ben gerizekalı? Beni hiçbir yere bağlayamazsın. Beni burada tutamazsın. Sen kafayı yemişsin. Öldüreceğini de bilsem sana asla boyun eğmiyorum. Allahın belası. Beni bu şekilde elde edeceğini mi sanıyorsun sen? Aptal."

Son söylediğim kelimeyle, arkamdaki camın büyük bir gürültüyle yere inmesi bir olunca anlık refleksle gözlerimi kapattım.

Şangırtının sonrasında oluşan sessizlikle gözlerimi açtığımda karşımdaki adamın donuk bakışları beni buldu. Dönüp tuz buz olmuş cama baktım. Biri mermi mi sıkmıştı taş mı atmıştı ne olmuştu anlayamayarak geri dönüp ona baktığımda kana bulanmış, sıkılı olan yumruğunu görünce şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım.

Camı mı yumruklamıştı o manyak? Hayır, tek vuruşla koca cam kapıyı yerle bir etmişti. Elinde yüzük falan mı vardı da bunu başarmıştı anlamış değildim. O cam kapı yumrukla inebilecek kadar dayanıksız olamazdı.

KANERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin