Arkın'ın ölmüş olmasıyla ilgili kesin bir yargıya varılmış gibi davranıyordu herkes. Bu durumun, beni nasıl hissettirdiği konusunda hiçbir fikrim yoktu. Kimin öldüğü değil de, birinin ölmüş olması beni üzerdi sadece. Ama o kişinin ölmesi beni özgürlüğüme geri kavuşturacaksa, bu durum benim dönüm noktam olurdu.Şehrin içinde seyir halindeyken, Bülent bir araba istetip Arkın'ı bulmak için geri dönmek üzere yanımızdan ayrılmıştı.
Bülent gittikten sonra Suphi ve Ercan'a seslendim. "Öküz öldü ortaklık bitti. Hadi beni sağda bir yerde indiriverin beyler."
Ercan dönüp bana baktı. "Bunun mümkünatı yok efendim. Bize emredileni yapmakla yükümlüyüz."
"Size o emirleri veren arkadaşın ölmüş olması çok muhtemel. Yani artık hiçbir emrinin hükmü yok. Beni bırakın da, ben de kendi işime gücüme gideyim. Hadi ama."
Büyük bir otelin önünde durduğumuzda, kapı kilitli mi değil mi diye kulpu çekiştirdim fakat kilitliydi.
Ardından hemen camı açmaya çalıştım fakat onda da kilit vardı.
Camı yumruklasam insanların dikkatini çekebilirdim ve bunlardan kurtulabilirdim belki.
Tam vurmaya başlamıştım ki; Suphi gazı kökleyerek otelin önünde uzaklaşmaya başladı.
"Otoparka girmemiz daha güvenli olacak." diye belirten Suphi'yi Ercan da onaylamıştı.
"Arabadan indiğim anda yaygarayı basarım. Eğer polise yakalanmak istemiyorsanız beni şurda bir yerde indirin ve gidip efendiniz hayatta mı diye kontrol edin."
Ne dersem diyeyim kabul etmeyecek kadar inatçılardı.
Otelin etrafından dolanıp otopark için yerin iki kat aşağısına doğru arabayı süren Suphi, çok kısa dönüp bana baktıktan sonra odağını tekrar yola çevirdi ve konuşmaya başladı.
"Efendim, şu anda sizin güvende olmanız için çabalıyoruz. Arkın Bey olur da kendisine bir şey olursa bizleri; sizin güvenliğinizi sağlamakla görevlendirdi. Güvende olduğunuzdan emin olduğumuzda sizi serbest bırakacağız. Buna şüpheniz olmasın."
Uzun zaman sonra duyduğum en tatmin edici cümlelerdi. Derin bir nefes vererek arkama yaslandım.
"Bir an önce güvenliğimi sağlasanız iyi edersiniz. Artık özgürlüğüme kavuşmak istiyorum."
"Eğer bize yardımcı olursanız, bizim de amacımız bu zaten." diyen Ercan'a, görmediğini bildiğim halde yüzümü buruşturdum. Çok bilmiş.
Arabayı park eden Suphi seri bir şekilde arabadan inip benim kapımı açtığında Ercan da etrafı kolaçan etmekle meşguldü.
"Etraf temiz, inebilirsiniz."
Özel korumalarım -gardiyanlarım- eşliğinde otoparktaki, şifreyle açılan devasa asansöre bindik. Hastane asansörlerine benziyordu. Birkaç sedyenin sığabileceği kadar büyük ve aynasızdı.
İki yarmanın arasında kendimi küçücük hissetmek, parmak uçlarımda yükselmeme sebep oluyordu. Kocaman olabilirlerdi ama bir tanesini kolaylıkla indirebilirdim, biz de boş değildik sonuçta.
Geldiğimizi belli eden bir ses çıktığında ekrandaki sayıya baktım. 32. kata bu kadar çabuk çıkmış olmak inanılır gibi değildi. Neredeyse Harry Potter'daki asansörler kadar hızlıydı ama kesinlikle hissedilmiyordu.
Asansörden inip uzun bir koridor boyunca ilerlerken etrafı seyretmekle meşguldüm. Her yere grinin tonları hakimdi. Duvarlardaki tablolar, arkada çalan klasik müzik kendimi bir sanat galerisinde gibi hissetmeme neden oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANER
Teen FictionArkadaşlarıyla müziğin ritmine kapılmış, şarkıya eşlik ederek dans etmekte olan kıza bakıyordu bir süredir. Saçlarının ahenkle savruluşunda, karşısındakine kocaman gülümsemesinde ve hareket eden bedeninde dolandı gözleri. Haddinden fazla ilgi çekiyo...