BÖLÜM 26

22.1K 798 44
                                    




Gece olanlardan sonra kapatmakta zorlandığım gözlerimi, odanın kapısının gürültüyle açılmasıyla araladım.

Ne olduğunu anlamayarak yerimde doğrulmaya çalışırken, üzerime doğru gelen silüet irkilmeme sebep olmuştu.

"Ne oluyor? Kimsin?" diye anlık refleksle bağırdığımda görüş alanıma ancak giren Arkın eliyle ağzımı kapattı.

"Sessiz ol, benim."

Demek sensin, bak bu beni nasıl rahatlattı şimdi. Sanki senden başka birinin olma ihtimali varmış gibi ben de bunu soruyordum bir de. Saçmalık.

Elini dudaklarımın üzerinden ittirmeye çalıştığımda buna izin vermeyerek, "Sakın ses çıkarma." diye uyarıda bulunduktan sonra kolumdan tuttuğu gibi yataktan kaldırdı beni. "Buradan çıkıyoruz." dedi ve gidip gardrobun kapağını açtı.

O dolabın içinde kaybolmuş, bir şeyler ararken ben de başına dikildim. "Nereye? Ne oluyor?"

Eliyle sus işareti yaptıktan sonra bulduğu şeyleri bana uzattı. "Soru sorma. Git giy şunları." Kıyafetleri elime tutuşturduğunda kaşlarımı çattım.

Benden tek istemediği şey havlamaktı. Onun dışında köpeğe komut verir gibi sürekli direktiflerde bulunuyordu.

"Giymiyorum. Hiçbir yere de gitmiyorum."

Bana dönüp üstümdeki tişörtün alt kısımlarından tutarak çıkarma girişiminde bulunduğunda bağırarak geri çekildim. "Ne yaptığını sanıyorsun sen?"

Sabrının son demlerinde olduğunu belli eden bir tavırla, "Seni benim giydirmemi istemiyorsan git giy şunları da, bir an önce şurdan siktir olup gidelim." diye yüzüme kükrercesine fısıldadı. Bunun nasıl olduğunu anlatmam imkansızdı, ancak yaşanabilirdi.

Onunla baş edemeyeceğim için banyoya gittim. Neler döndüğüne, neyden kaçtığımıza dair hiçbir fikrimin olmaması beni daha da zor biri kılıyordu. Eğer ortada kaçılması gereken birileri varsa ve benimle bunları paylaşsa ben zaten ona ayak uydururdum.

Uydurur muydum? Bunun cevabını ben de bilmiyordum.

Beynime nüfuz eden düşünceler hareketlerimi yavaşlatıyordu. Kaçtığımız her kim veya kimlerse, beni bu ruh hastasından kurtarma olasılıkları yüzde kaçtı?

Saçmaladığımı fark etmem çok kısa sürmüştü. Eğer bu manyağa zarar vermeye gelmişlerse muhtemelen önce benden başlarlardı.

Elime tutuşturduklarını, üzerime geçirip banyodan çıktığımda odanın içinde küfürler savurarak volta atan Arkın Kaner beni pek de güler bir yüzle karşılamamıştı.

"Acele et dedim sana."

"Uykuluyken acele edemiyorum ben, ne yapayım?" diye mırıldandığımda elimden tuttuğu gibi beni peşinden sürüklemeye başladı.

Odadan çıkıp merdivenlerin başına geldiğimizde belinden bir silah çıkarınca durumun ne kadar ciddi olduğunu ancak fark edebilmiştim.

Yutkundum.

Vücudumda adrenalin tavan yaptığından mıdır nedir, içim gıcıklanıyordu. Heyecandan ellerim buz kesmiş, nabzım hızlanmıştı. Hissettiğim şey tam olarak korku sayılmazdı, ne olduğunu tarif edemeyecek kadar karışık duygular içerisindeydim.

Merdivenleri inip salona ulaştığımızda silahı doğrultarak içeriyi kontrol etti, kimsenin olmadığını anladığında bir alt kata inen merdivenlere yöneldik; neden çıkıp gitmediğimizi anlayamamıştım.

İtiraz etmeden onunla birlikte aşağı indiğimde bir an olsun elimi bırakmamıştı. Zaten bıraksaydı da muhtemelen onun peşinden gidecektim. Burada kalıp da peşimizdekilere dert anlatana kadar beni vururlardı zaten.

KANERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin