Paris'ten tüm aldıklarımın içinde olduğu, Victoria's Secret'tan aldığım pembe-krem renkli, çizgili valizle kapıma dikilmiş olan Bülent; sanki evi terk edip anne evine dönmüş gibi görünüyordu. Kaşlarımı çatarak bakıyordum ama onun bu haline gülmemek elde değildi.Kanerler'in jeti İstanbul'a iniş yaptığında tek düşündüğüm şey evime gelmek olduğundan, onca aldığım şey umrumda bile olmamıştı. Valizi öylece uçakta bırakıp, beni evime getirecek olan arabaya koşarak binmiştim.
Üç saat kadar süren uçak yolculuğunda o ruh hastasıyla karşı karşıya oturuyor olup da, onun tüm bakışlarına maruz kalmama rağmen onu terslememek için oldukça uğraş vermem gerekmişti. Onun dikine gidip de kararından vazgeçmesine neden olmamak için sesimi çıkarmadan öylece oturmak zorunda kalmıştım, en can sıkıcı kısmı da bu olmuştu.
Aren her ne kadar gergin havayı dağıtmak için çabalasa da ne Arkın delisinin asık suratı düzelmişti, ne de benim nefret dolu bakışlarım.
Aren'in, Arkın'ın kardeşi olması dışında bir hatası yoktu bana karşı. Özgürlüğüme kavuşmamdaki etkisini inkar edemezdim, bu yüzden ona nefret ya da öfke duymadığımdan birkaç kez Arkın'ı yok sayıp Aren'in muhabbetine dahil olmuştum. Sonrasında ise uçak, piste inene kadar da uyuyor taklidi yapmıştım.
Uyuduğumu düşündükleri için bunu fırsat bilip, hala ne masası olduğunu bilmediğim masa ve masadakiler hakkında konuşmaya çalışan Aren'i, Arkın sert bir dille uyararak susturmuştu. Anladığım kadarıyla, masadaki adamları tehdit ettikleri mevzular her neyse bununla ilgili sıkıntı yaşayacaklarıydı. Umrumda bile değildi.
"Valizinizi uçakta bırakmışsınız, size iletmem istendi efendim." diyerek valizi girişe doğru itekleyen Bülent'e kaşlarımı daha da çatarak baktım. Sanki ortalık hiç karışık değilmiş gibi, şimdi daha da karmaşık bir hal alacaktı.
Alina'nın bakışları bana döndüğünde yutkundum.
Bir an önce tutarlı bir şeyler kurmaya başlasan iyi edersin kızım, acele et.
Valizi hızla içeriye çekip Bülent'e ters ters baktım. "Başka hiçbir şeyi istemiyorum Bülent. Gerekeni, gereken kişiye iletirsin." Sesimdeki ima anlaşılmayacak gibi değildi, gerekeni ileteceğini umuyordum.
Bülent kafasını saygıyla eğip asansöre yöneldiğinde, kapıyı kapatıp elimden valizi alan ve beni sürükleyen Alina'ya daha tek kelime edemeden kendimi salonda bulmuştum.
Alina, "Karya'nın bize anlatacağı çok şey var millet." derken kollarını göğsünde bağlayıp bana dik dik bakmaya başlamıştı.
"Kim gelmiş? Bu valiz ne?" diye soran Selen'e cevap veren Alina oldu.
"Takım elbiseli bir adam, Karya Hanım'ın uçakta unuttuğu valizini getirmiş. Birileri valizi iletmesini istemiş." Bakışları beni buldu. "Kim bu birileri?"
"Ne oluyor hiçbir şey anlamıyorum." Güney ayaklanıp yanıma geldi. "Artık bir şeyler söyleyecek misin Karya?"
Hayır desem işin içinden çıkabilir miydim acaba?
Ne yazık ki bunun olamayacağını biliyordum. Ama neyse ki kurguyu tamamlamıştım, şimdi harekete geçme zamanıydı.
"Mekanda olay çıkmıştı ya." diyerek hatırlamaları için çok kısa süre tanıdıktan sonra devam ettim. "Ertesi gün patronum olacak şerefsiz beni çağırıp işten kovdu. Kafam atınca ben de mekanın birine gittim. Biraz içip kafa dağıtırken de biriyle tanıştım." Yaşananların üzerinden bir ay kadar geçtiği için hatırlamak için hafızamı yokluyormuş gibi yaptım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANER
أدب المراهقينArkadaşlarıyla müziğin ritmine kapılmış, şarkıya eşlik ederek dans etmekte olan kıza bakıyordu bir süredir. Saçlarının ahenkle savruluşunda, karşısındakine kocaman gülümsemesinde ve hareket eden bedeninde dolandı gözleri. Haddinden fazla ilgi çekiyo...