26.Bölüm 🖤 Dehşetli Fısıltı

13.3K 1.3K 194
                                    

Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın. İyi okumalar 🖤

Not: Bölümleri beğeni ve okunma sayısına göre güncelliyorum.

26.Bölüm

İki Ay Önce

Elimdeki kumanda sıkıcı televizyon kanallarını gezerken, otel odasındaki yatağın üstünde sere serpe uzanmış vaziyetteydim. Gözlerim uykuya dalmaya hazırlanıyor, bedenim yatağın içinde daha bir gevşiyordu.

Bir kulağım odanın dışında, salonda oturan Stolas'taydı. Sabahtan beri hararetli biçimde telefonla konuşuyor, bir yandan da odayı turluyordu. En azından ayakkabılarının taban kısmından gelen sürtme sesi, bana gezindiğini söylüyordu.

Kiminle, ne konuştuğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Kullandığı dili anlayamıyordum ve bu beni daha da meraklı kılıyordu. İki gündür otel odasında pinekliyor, birbirimizi görmezden geliyorduk.

Uykumun geldiğini haber veren, büyük bir esneme ile yatağa iyice yayıldım. Saat öğleden sonra iki olmasına rağmen mayışmıştım. Bir otel odasında kalıp, bir şey yapmadan zaman geçirmek insanda tembelliğe sebep oluyordu.

Ancak uykumun açılmasına sebep olan şey televizyon kanallarından birinde annemin sesini duymamla oldu. Aleni bir şekilde yataktan doğrulurken, kazağımın yaka kenarı sırtıma doğru kaydı.

Kazağımı düzeltmemle, televizyonun sesini sonuna kadar açmak aynı anda oldu.

Annem yaşadığımız şehrin en popüler televizyon kanalına haberlere çıkmıştı. Haberde, haber spikerinin yanında ağlıyor kızının geri gelmesi için her şeyi yapabileceğini söylüyordu. Pasaportta kullandığım çirkin fotoğrafım dahil, birkaç fotoğrafım ekrana düşerken şaşkındım.

Sunucu anneme, samimiyetsiz bir teselliyle, "Umarım, Hazel Arnold kısa süre sonra açığa çıkar." diyordu.

Haberler bitene kadar televizyonu dehşetle izledim. Nefes almayı unutmuş, taş kesilmiştim. Stolas odaya gelene kadar haberlerin bittiğini, araya reklam girdiğini bile fark edemedim.

Sıradan bir tavırla, "Acıktın mı?" diye sordu. "Ben buharda pişmiş sebze söyleyeceğim. Sen et ya da yemek istersen, başka bir şey daha sipariş edebilirim."

Birkaç dakika konuşamadan sadece televizyonun ekranına bakma devam ettim. Konuşmayınca, "Hazel?" diye seslendi. "Beni duyuyor musun?"

Birkaç kez daha Hazel dedikten sonra yanıma oturdu. Hafifçe sarstığında, "Annem!" diyebildim.

"Ne olmuş ona?"

Parmağımla reklam dönen kanalı işaret ettim. "Haberlere çıkmış. Beni arıyor!"

Bir kez ekrana baktıktan sonra yeniden bana döndü. Bense ağlamaya başlamış, ailemi düşünüyordum. Buraya geldiğimizden bu yana onları düşünmeyi bir saniye bile kesmemiştim. Ancak Stolas ile yaptığımız anlaşma sonucu, onların etrafında olmayacağımı biliyordum.

"Kızlarını kaybeden her aile gibi elbette seni arıyorlar."

"Lütfen, izin ver onları göreyim. Bir şekilde yaşadığımı bilsinler! Bu şekilde kahrolmalarını seyretmek, bana işkence ediyor."

Derin bir nefes aldı. "Üzgünüm, Hazel. Böyle bir ayrıcalık hiçbir cehennem varlığına tanınamaz. Karşılarına dikilsen bile, onların seni göremez."

İçim kavruluyordu. "En azından öldüğümü bilselerdi. O zaman daha kolay olurdu. Bu şekilde kaybolmak, onların kafasında sorulara neden oluyor. Belki bir düşman ihtimali onları korkutuyor. Bu ağır bir psikoloji!"

CEHENNEM ÇİÇEĞİ (BİTTİ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin