53. Bölüm 🖤 Sadakat

8.7K 1.1K 262
                                    

Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın. İyi okumalar 🖤

Not: Yeni bölümleri beğeni ve okunma sayısına göre güncelliyorum. Arkadaşlar lütfen beğenmeyi unutmayalım. Minik bir yıldıza dokunmak kimsenin vaktinden çalmaz. Şimdiden teşekkürler.

53.Bölüm

Metatron kafasını yana yatırdı. "Henüz iblise dönüşmediğin herkesin malumu." Gözlerini kırpıştırdı. "Bunun yanında içinde hala ışık taşıyorsun." Sustu. Sanki söylemek istediği fakat tereddüt ettiği bir şeyler vardı.

"Evet?" dedim.

"Tanrı'dan af dilenip yeniden bir melek olmaya ne dersin Hazel?"

"Anlamadım?" Şaşkınlığım bütün sokakta duyulmuş olmalıydı. Suratımda büyük ihtimal şapşal bir ifade vardı.

Metatron gülümsemeye devam etti. Huzurun kardeşi olsaydı bu kesinlikle Metatron'un gülümsemesi olurdu. Yüzündeki dinginlik gerçek anlamda rahatlatıcıydı. "Hala saflığını koruduğunu düşünüyorum. Uzun bir bağışlanma ve tövbeden sonra aramıza yeniden dönebilirsin."

"Bu da ne demek?"

"Benim gibi melek olabilirsin demek!"

"Bu çılgınlık!" diye soludum. "Böyle bir şeyin mümkün değil!"

"Dilersen bunu sokak ortasında değil, daha uygun bir yerde konuşalım." Çevresine göz gezdirdikten sonra sokağın gerisinde boy göstermeye başlayan gençleri işaret etti. Sarmaş dolaş bize doğru gelen çift henüz bizi fark etmemişti fakat garip muhabbetimiz illaki dikkatlerini çekerdi.

"Gerek yok!" dedim kısaca. "Stolas'ın haz etmediği kimseyle görüşmeye niyetim yok." Stolas düşüncelerimden illa Metatron ile olan bu karşılaşmamı duyacak, çok geçmeden burada olacaktı. Çıkacak bir kavganın ortasında yer almaya lüzum yoktu.

Metatron tıpkı Stolas'ı andıran bir gülümseme ile, "Stolas düşüncelerini şu anda duyamaz. Işığın verdiği güçle onu engelliyorum." dedi.

"Ne?"

"Aydınlık gelince karanlığın hükmü kalmaz." dedi Metatron. "Bu yüzden Stolas'ın güçlerini engelliyorum. Auram sayesinde sen ve ben şu an baş başayız. Rahat konuşabiliriz."

"İstemiyorum. Eve gideceğim."

Ceketime sıkıca sarılıp gerisin geriye Stolas'ın konağına doğru döndüm. Ama döndüğüm anda kendimi yemyeşil bir bahçede, çimenlerin arasında buldum. Önümde uzanan yüksek karlı dağların zirveleri sisle kaplanmış, geniş çimenlerin arasına uzayıp giden berrak bir ırmak bırakılmıştı.

Otlayan geyik sürüleri ırmağın kenarında kana kana su içerken, tavşanların çevrede zıplayarak koşturduğunu gördüm. Minik papatyaların arasında uçuşan renkli kelebekler ise çiçekten çiçeğe oyunlar oynuyordu.

Afallayarak duraksadım. Burası az evvel dikildiğim evimin sokağı değildi! Masallardan çıkmış duran bu manzara ağzımın açılmasına sebep olurken, rüya görüp görmediğimi anlamak için gözlerimi kırpıştırmak zorunda kaldım.

"Neredeyim ben?"

Kendi kendime sorduğum soruyu az evvel arkamda bıraktığım Metatron yanıtladı. "Seninle konuşmaya kararlıyım, Hazel. Bu yüzden bizi kimsenin rahatsız edemeyeceği gizli bir yere getirdim." dedi.

Sinirle ondan yana döndüm. İki saniye içerisinde üzerine nasıl geçirdiğini anlamadığım beyaz üniforma umurumda bile değildi. "Beni evime götür!" diye tısladım.

Vadiden gelen ırmağın çevremizde dolandığını o anda fark ediyordum. Bir kara parçasının üstünde, küçük bir nehrin gölgesindeydik. Başka zaman olsa burayı keşfetmek için bir kaç gün harcar neşeyle etrafta koştururdum. Ama şu an buna hiç gerek yoktu!

CEHENNEM ÇİÇEĞİ (BİTTİ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin