Bölüm 7

815 40 7
                                        

Son günler oldukça koşturmacalı geçmişti. Gülben gebeliğinin son ayındaydı. Safiye günün büyük çoğunluğunu onun yanında olarak, onu sakinleştirmeye ve ona yardım etmeye çalışarak geçiriyordu. Bir yandan ev işlerine de koştururken kendine ayıracak zamanı yok denecek kadar azdı. 

Öte yandan Naci ile ilişkilerinin zirvesini yaşıyorlardı nihayet. Daha sakin, daha huzurlu, daha güvenli... Gerçek bir aileydiler artık. Safiye bütün sorunlarını onunla paylaşmaktan çekinmiyor, aksine bu onu rahatlatıyordu. Bu koşturmaca arasında bebek olayını düşünecek vakit bile bulamıyordu neredeyse. Safiye çok alışık olduğu gibi kardeşinin derdine düşmüş, kendini çoktan geri plana atmıştı. Ama bu sefer bu rahatlamaya gerçekten ihtiyacı vardı, kafası dağılmış sakinleşmiş, kardeşinin heyecanını paylaşmaya odaklanmıştı. Gerçekten heyecanlıydı Safiye. Eve gelen bu bebek herkese umut olacaktı. Ve Naci yine haklıydı. Kendi bebeği de geleceği en doğru zamanı zaten bilirdi. Ve Naci ile mutlu olmak için illa ki bir çocuğa ihtiyaçları yoktu, zaten onun yanında mutsuz olması imkansızdı. Bu sakinlik ikisine de iyi gelmişti. 

Ama Safiye bu düşünceler içinde koştururken kendini normalden daha yorgun hissetmesini sağlayan küçük bir yaramazın içinde can bulmaya çalıştığından habersizdi, regl tarihinin geçtiğini fark etmedi bile. Sabah uyandığı gibi Gülbenlere gidiyor, ona yardım ediyor, sonra apar topar eve dönüp yemek hazırlıyor, kendi evini temizliyor, bu arada babanın ilaçlarını ihmal etmemeye çalışıyordu. Bu yorgunluğun normal olduğunu düşündü ama gerçekten zorlanıyordu. Artık yatağa yattığı gibi uyuyakalıyor, sabahları herkesten erken kalkan Safiye zorlukla uyanıyordu. Yine de herkese yetmesi gerektiğini düşünüyordu. Gülben 9 aylık hamileyken, Neriman okula giderken, Naci ve Han çalışırken ve baba hastayken yorulmak ona şımarıklık gibi geliyor, koşturdukça koşturuyordu. Naci'nin ona dinlenmesi gerektiğini söylemesine izin bile vermiyordu. Naci yardım etmeye çalışsa da ona bu yorgunluğunu belli etmemeye çalışıyordu.

Bir akşam Naci eve geldiğinde onu yatağın üzerinde kıyafetleriyle uyuyakalmış buldu. Gülbenlerden akşama yakın eve gelebilmişti ve yemek hazırlamadan önce sadece beş dakika dinlenebilmek için yorgunlukla yatağa uzanmıştı. Ancak yorgun gözleri uykuya daha fazla direnemedi ve saatlerce uyuduğunun farkına bile varmadı.

Naci onu karısının karşılamasına alışmıştı, yavaşça anahtarı çevirip içerisinin sessizliğini görünce şaşırdı, hafifçe seslendi: Safiye

Cevap yoktu. Tam kapıyı kapatırken arkasından gelen Neriman: Hocam bir dakika kapıyı tutar mısınız?

Neriman'ın elleri doluydu.

- Tabi Neriman, hayırdır bunlar ne? Gülbenlerden mi geliyorsun, ablan aşağıda mı?

Naci yardım etmek için aldı kapları Neriman'ın elinden.

- Yok hocam, ablam uyuyordu ben geldiğimde. Çok yoruldu o da son zamanlarda biliyorsunuz, uyandırmadık biz de. Şennur hanımla yemek yapmıştı onlar aşağıda, onlardan gönderdi ablam. Hazırlarım ben şimdi sofrayı.

Naci karısının kendini bu kadar yormasına üzülüyordu: Tamam Neriman çok iyi düşünmüşsünüz, ben bir üzerimi değiştireyim yardıma geleceğim hemen. Isıtırız bunları (kapları mutfağa bıraktı) Ben bir ablana bakayım

- Tamam hocam.

Naci kapıyı yavaşça açtı, Safiye'yi uyandırmamaya çalışarak yatağın kenarına yavaşça ilişti. Uykuya yenilmiş yorgun yüzü, yatağa gelişigüzel dağılmış güzel saçları ile karısını izledi bir süre. Dayanamadı sonra, nazikçe yüzüne düşen bir tutam papatya kokulu saçı kulağının arkasına sıkıştırdı, yaklaştı ona, kokladı. Birini her gün daha fazla sevmek nasıl mümkün olurdu? Tamam artık daha fazla sevemem derken aniden bir şey oluyordu işte alelade bir şey, gülüyordu, gözlerine bakıyordu en içten, hiçbir şey yapmasa uyuyordu böyle masum, papatya kokuyordu... Bir kere daha aşık oluyordu, bin defanın üstüne...

ŞiirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin