Bölüm 35

189 12 4
                                        

Safiye kasıklarında derin bir sızlama hissederek uyandı. Vakit hala gece yarısıydı.

Gözlerini açmadan uyku sersemi elini karnına götürdü, tekrar uyumaya çalıştı. Ağrı öncekilere benzemiyordu ama kızının sıradan yaramazlıkları olarak düşündü, ne de olsa doğuma yaklaşmışlardı. Ancak ağrı tekrar şiddetle kendini hissettirince gözlerini zar zor aralayıp şişkin karnının altına, ağrının tam olarak olduğu yere elini istemsizce bastırdı. Bir ıslaklık hissediyordu. Altına mı yapmıştı Gülben gibi? Tövbe estağfurullah! Hamilelik işte kızmayayım kendime derken eline baktı. Gördüğü karşısında şok oldu. Bu kandı...

Endişeyle doğruldu hemen, yatak kandan kıpkırmızı olmuştu adeta. Gözlerinden yaşlar süzülmeye çoktan başlamıştı ama o hiçbir şey hissetmiyordu sanki, donmuştu. Bağırmak istiyordu sesi çıkmıyordu, kalkmak istiyordu, yardım istemek istiyordu ama hareket edemiyordu. Yanına baktı Naci yoktu, yatak boştu. Yapayalnızdı... 

O, onları bırakmak üzere olan bebekleri ve o odada ikisinden çok daha fazla yer kaplayan korku, o kanlı yatakta... Burnunda bebeğinin kanının ömür boyu aklından çıkmayacak o kesif demir kokusu...

Biliyordu işte, bu kadar mutluluk ona haramdı. Uzun zaman tek bildiği olan o tanıdık korku, çaresizlik, mutsuzluk, öfke bir anda geri döndü. Tüm o çabalar boşunaydı işte! Biliyordu!

Çok geçmeden annesini gördü odada. O kadar uzun zamandır görmüyordu ki onu. Bir an yalnız olmadığına sevindi bile hatta... Konuşana kadar...

"Dedim sana Safiye, anne olmamalısın sen... Uğursuz Safiye.. Dinlemedin beni! Sen öldürdün bu bebeği sen! Sütün, kanın uğursuz senin, besleyip büyütemezsin onu! Dedim sana dinlemedin anneni aptal! Sonunda bunu da yaptın! Bu bebeğin katili sensin!"

ŞiirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin