Safiye o sabah kızının tekmeleriyle erkenden uyanmıştı. Naci'yi uyandırmadan kalktı yataktan, kendine güzel bir bitki çayı yaptı.
Ev çok sessizdi henüz, herkes uyuyordu. Salona geçmek istemedi. Uykusu kaçmıştı ama yine de odalarının sıcaklığına geri dönmek istedi. Naci gözünü açtığında onu görmek isteyecekti, biliyordu. Gülümsedi bu düşüncesine. Birini uyurken bile özlemek vardı işte. Şimdi bir de kızı olacaktı daha görmeden özlediği.
Çay fincanı elinde yavaşça girdi odalarına. Naci hala uyuyordu. O sırada Naci'yi her gördüğünde hala heyecanlandığını anladığından olacak bebeği tekrar hareketlendi. Gülümseyerek karnına baktı, sanki duyacakmış gibi ufak bir "Şş" dedi kızına. "Baba uyuyor". Bir kere daha tekrar etti bunu sonra kendine, yaşadığının mucizesine inanmakta güçlük çekerek. Yüzünde bu sabahın şükrüyle camın kenarına yaslandı, öyle uzaklara dalarak huzurla izlemeyi başladı yeni yeni hareketlenen hayatı çayını yudumlayarak. Günün ilk ışıkları yüzüne vuruyordu, izlendiğinin farkında değildi, güzelliğinin de.
Aniden boynunda bir öpücükle sıçradı.
Eli kalbinde sordu: Ay! Ne zaman kalktın sen? Dalmışım
- Korkuttum mu sizi? (Karnını okşadı Naci)
- Yok, uyuyorsun sanıyordum
- Sizi izledim biraz, bu fırsatı kaçıramazdım. Uyutmadı mı yine yaramaz? :)
Gülümsedi Safiye: Yaramaz deme kızımıza Naci, hareketli sadece, evet :)
Naci gülerek sarıldı karısına arkadan, başını omzuna, ellerini karnına yerleştirdi. Manzaraya baktı.
- Ne kaçırdım bakalım? Gün doğumunu mu izliyordunuz?
- Hı hı. Şimdi seninle daha güzel.
- Hmm.. Benim manzaram çok daha güzel
- Biz sevdikçe güzel oluyoruz Naci.
- Ümit Yaşar Oğuzcan'ın dediği gibi...
- Evet, çok okurdum eskiden. Sonunu sevmiyorum artık ama.
- Ne tesadüf. Günün o güzel ilk ışıkları senin güzelliğine vururken benim de aklıma o gelmişti.
" Kör edecek aydınlığın beni Safiye'm, kör edecek.
Ben alışkın değilim gündüzlere"Aniden döndü Safiye Naci'ye, durdurdu onu. Kendisi devam etmek istedi bu sefer. Onu anlatıyordu bu şiir, söylemeliydi.
"Ben alışkın değilim gündüzlere
Hele böyle güzelliklere
Hep karanlıklarda yaşadım yıllardır
Bilmiyor musun...?
Çamurlara çirkeflere bulandım
Derin kuyular gördüm, taş zindanlar
Korkunç mağaralar gördüm..
Derken sen çıktın karşıma.
Sende yıldızlar
Sende güneşler
Sende dünyalar gördüm..."Gözleri doldu Safiye'nin. Durdu, yutkundu. Yaşadığı karanlıklara, o korkunç mağaralara tekrar girip çıkmak gibiydi bir an o sözler ve sonra Naci'nin gözlerine baktı, onu dünyaya döndüren yegane şeye. Orada hep onu bekleyen yıldızlara, güneşlere, dünyalara baktı. İkisi de duygulanmıştı ama gözlerinin en içiyle gülümsediler birbirlerine. Naci Safiye'nin yanağından süzülen bir damla yaşı sildi ve o devam etti şiire.
"Ne ahmaklar arasında kalmışız meğer
Kimse farkında değil güzelliğinin...
Seni etten, seni kemikten sanıyorlar
Dudaklarını gören öpmeli diyor
Saçlarını gören okşamalı...
Bana sorarsan;
Hiç dokunmadan sevmeli seni
Ve geçip karşında ağlamalı...
Durmadan, yorulmadan ağlamalı...
Biraz insan yaratıldığımız için,
Biraz da yaratıcı olamadığımız için.
Ve bütün çıkarcılıkları için dünyanın
Durmadan ağlamalı...
Göz pınarlarında yaş bitince,
Güzelliğin karşısında insan kan ağlamalı."- Çok güzelsiniz, çok güzelsin Safiye'm...
Hiç bıkmayacaktı bunu söylemekten.
- Birlikte çok güzeliz Naci...
Naci önce yanağında huzurun gözyaşının aktığı yola iki şefkatli öpücük kondurdu Safiye'sinin, sonra dudağına. Safiye boynuna sarıldı sonra sımsıkı. Sayısız şükür sabahından biriydi bu, yine şiirler içinde. Bebeğin tekmelerini hissedip gülümseyerek ayrıldıklarında Safiye gözyaşlarını sildi. "Sanırım sıra bizim Şiir'imizde :)"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şiir
RomanceOdaya girdiler ve sonrası tamamen hayal gücümüze kaldı. Ve ben izlediğimden beri hayal etmeden duramıyorum onları. O zaman birlikte hayal edelim bu şiir çiftin göremediğimiz, içimizde kalan anlarını...