Merhaba canlarım. Bu girişi yapmayalı epey süre oldu. Sizleri özledim ve sizlerin de bizleri özlediğinizi attığınız mesajlardan, yorumlardan biliyorum. Öncelikle hepinize KKİ'ye olan bu sevginiz ve merakınız için çok teşekkür ederim. Var olun.
Şimdi birkaç şey söyleyeyim ve sizi bölümle baş başa bırakayım. Biliyorum uzun süredir bölümler epey zamansız ve düzensiz geliyor. Bunun sebebini daha önce söylemiştim, üniversite sınavına hazırlanmam. Biliyorsunuz ki sınava son 35 gün kaldı. Çok heyecanlı ve gerginim bu apayrı bir konu ama bunu boş verin. Sınava kadar okuyacağımız son bölüm bu olacak. Yani bu bir ay içerisinde bundan başka bölüm gelmeyecek. Eminim hepiniz anlayışla karşılayacak ve bu kısa süre içerisinde merakla olacakları bekleyeceksiniz. Şimdiden gösterdiğiniz sabır ve ilgi için tekrardan teşekkür ederim.
Gelelim ikinci kısma, yani sınavdan sona ve sizler içinde okullar kapandıktan sonraki yaz tatili sürecine. O zaman umarım benim sınavım iyi geçmiş, sizler de eğitim hayatınızla alakalı istediğiniz başarıya ulaşmış olursunuz. Ve yaz tatili bizim zamanımız olur cankuşlarım. Yazın KKİ serüvenimize kaldığımız yerden devam edeceğiz ve her hafta bir bölüm eskiden olduğu gibi cuma günleri 20.43'te gelecek. Daha sonra ise diğer kurgularımı da yayınlamaya başlayacağım ve onlara vereceğiniz tepkileri de sabırsızlıkla bekliyorum. Hepsini beğeneceğinize ve onları da merakla okuyacağınıza eminim. Konularından da spoiler vermek istesem de kendimi zor tutuyorum. Ama şu kadar söyleyeyim, bir tanesi cıvıl cıvıl bir gençlik öyküsü olacak. Bir diğeri yine içimizi acıtacak bir aşka ev sahipliği yapacak ve diğeri ise bizi hüngür hüngür ağlatacak. Biliyorum sizi bu aralar üzüyorum ama ne yapayım yani? Benim kalemimden akanlar bunlar. Umarım bir gün Beyzzy'in kaleminden de güzel şeyler okuruz dxolfdcdkn diyorum ve bitiriyorum. Bu arada kapak konusunda yetenekli olan arkadaşlarımız varsa aranızda bana yardımcı olmak için yazarsa çoook sevinirim. Geri dönüşümüzden ve KKİ'den bilgi almak için şuracıktan beni takip ederseniz iyi olur. Bir de yorum ve yıldız olursa ellerinizden öperim. crcbeyzaa
Bölümü okumaya geçmeden önce yıldıza dokunup sayfanıza ışık olmasını sağlayın.
Oy ve yorumlar için teşekkür ederim cankuşlar. Sizleri seviyorum.
Bölüm Şarkısı: Bir Yaralı Kuştum/Gaye Su Akyol
"Yıkın bu şehri yıkın
Sokağı, sevdamı, hatıramı yıkın Geceler saklar sırlarımı
Bitmiyor bu yangınBi' yaralı kuştum
Uçtum uçtum senden uzaklara."Satır aralarında buluşalım.💚
~~~
Yarım Kalan Nefes
13. Gün
Gözlerimi birbirine ilmekleyen kirpiklerimi ve onların kaneviçelendiği göz kapaklarımı bir mahkumun onu görmeye birinin gelip gelmediğini öğrenmek için yavaş adımlarla koğuştan umutsuzca çıkışı gibi araladığımda o dört duvar arasındaydım. Hâlâ... Yutkunduğumda boğazıma takılan şeyler o kadar çoktu ki ben artık nefes almak da çok ama çok zorlanıyordum. En son neler olduğunu hatırlamak için zihnimin duvarlarını zorladığımda aklıma gelen simayla yüzüm dalgalandı. Doktor. Doktor gelmişti ve ben doktora hiç söylememem gereken bir şeyi söylemiştim. Yattığım o tahta bankın üzerinde cenin pozisyonundayken elim karnımın üzerine bir leke gibi sıkıca çevrelendi. Hamileyim demiştim doktora, bir bebeğim olacak demiştim. Sonrası karanlıktı çünkü gözlerim kararmıştı ve ben bayılmıştım. Koluma yeniden dikiş atmış olmalıydı çünkü şu an kolumun etrafında turlayan gazlı bez kan lekelerine ev sahipliği yapmıyordu. Ama nefes aldığımda daha doğrusu almaya çalıştığımda can kafesimin kemikleri canıma batıyordu. Canımı yakıyorlardı. Gözlerim istemsizce dolduğunda vücudum artık paydos vermek istiyordu. Bu on üç gündür çektiklerim ruhumu acı dehlizlerine hapsetmişti. Göz yaşlarım yanaklarımdan süzülürken yavaşça doğruldum. Oksijenim çalınmış gibiydi ve sanki nefes alışverişlerim sınırlı sayıda kalmıştı. Oksijenimi çalsalar da içimde bir orman yangını vardı. Yaprak uçlarından dala ve dallardan dallara sıçrayan bir yangındı bu. Gözümü yavaşça bulunduğum dört duvarın üst köşesinde duran kameraya çevirdiğimde kırmızı ışık bana göz kırptı. Kaşlarımı çattım. Bu göz kırpış bana bir zamanlar özgür olduğumu hatırlattı. Bu göz kırpış özgür olduğum zamanlarda geceleri pencerenin önünde veyahut balkona çıkıp da izlediğim yıldızları anımsattı. Göz yaşlarım hızlanırken yanımda duran plastik şu şişesini avuçladım. Kapağını açıp bir yudum suyu zorlukla dudaklarımla buluşturduktan sonra artık içimde yükselen ve beni zorlayan sinirle kapağın şişesini kapattım ve ayaklarımın tabanını beton yerle birleştirdim. İçime dolan anlık öfke günlerin damla damla birikimiydi. "Yeter!" dedim bağırarak. "Yeter ya." dedim kameraya doğru adım atarak. Elimdeki şişeyi kameraya doğru fırlattım. "Çok canım acıyor. Canım çok acıyor benim." Elimi karmakarışık ve kir içinde olan saçlarımın arasından geçirdim. "Dayanamıyorum artık." dedim göz yaşlarımın arasında. "Kimse gelmiyor beni kurtarmaya." Kameraya diktim yaşlı gözlerimi ve bağırdım sanki ardında biri varmış da beni duyacakmış gibi. "Neden beni kurtarmaya gelmiyorsunuz ki? Hiç mi sevmediniz beni? Azıcık bile mi? Bu kız on beş gündür nerede diye hiç mi merak etmiyorsunuz?" Odada hızlı bir şekilde yürümeye başladım. "Allah kahretsin. Allah hepinizi kahretsin. Arkadaşım sandığım, ailem dediğim insanlardınız güya. Hepinizden nefret ediyorum." Nefes hakkım tükeniyor gibiydi. "Ölmek istiyorum." Zorlukla yutkundum. "Yaşamak istemiyorum." Elim karnıma dolandı ve iki büklüm olacak şekilde eğildim. Bunu belki kameranın ardındaki kişi anlamazdı. "Özür dilerim ama ben yapamıyorum. Ben daha fazla dayanamıyorum. Özür dilerim." Dudaklarımı yaladım. "Ben annem gibi olmayı hiç istemezdim. Ama ben onun kadar bile olamayacağım galiba." Gücüm kalmadığında dizlerim beton zeminle birleşti. "O en azından benim babam yüzünden bu duruma düşmemişti. Ama ben..." Ellerim yavaşça bedenimin iki yanına doğru gevşeyerek karnımı o sıcaklıktan kurtardığında oradaki can benim canıma eziyet gibi gelmişti. "Ama ben senin baban yüzünden bu haldeyim." Gözlerimi kırptığımda bir çam kozalağı kokusu saniyelik olarak ciğerlerime doldu ve ben bunun bir serap gibi yanılsama olduğuna emindim. Hıçkırarak ağlamaya başladım. Ellerimi yumruk yapıp yere vurdum. "Bir daha sarılamayacağım. Bir daha konuşamayacağım." Ellerimi tekrar yere vurduğumda betonun üzerindeki çıkıntılar tenimi yırtıyordu. Onlar da yırtıldıkları yeri kanla dolduruyordu. "Bir daha öpemeyeceğim." Elimi kalbimin üzerine koydum ve "Bir daha gözlerini göremeyeceğim." dedim. Dişlerimi kırılacak kadar çok sıktığımda bir an ne dediğimi fark ettim. Kafamı iki yana salladım kendime gelebilmek için. Bir sinir krizinin eşiğinde olduğum dank ettiğinde artık çok geçti. Bağıra bağıra ağlarken ayağa kalktım. "Sana güvenmiştim." Tahtadan banka doğru ilerledim. "Sana inanmıştım." Bankın kenarını iki elimle sıkıca tuttum. "Beni sevdin, beni seni sevdiğim gibi çok sevdin sanmıştım." Bankı tüm gücümle fırlattığımda üç dört adım kadar öteye hızla çarpan bank umurumda değildi. Ona doğru ilerleyip tekme attım. "Yalanmış." Bir tekme daha attım. "Beni sevmemiş. Beni hiç sevmemiş." Ayağım ağrıdığında durdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderin Kırmızı İpi
Teen FictionAlevinde yandım, külünde söndüm. ~~~ Psikoloji dördüncü sınıf öğrencisi olan Canan AKSU, aralarında can bağı olduğuna inandığı yakın arkadaşı Deniz ile İzmir'den İstanbul'a geldiğinde hayatın ona yeni bir sayfa açacağına inanır. Geçmişi ve bir daha...