Uzuuun bir aradan sonra buradayım. Özlemişim. Siz de özlediniz biliyorum o yüzden sizi çok bekletmeyeceğim.
8k olmamızın şerefine...
Nice binlere ulaşmanın temennisinde ile...
Binlerce teşekkür.
Satır aralarında buluşalım, tekrardan.
~~~
Tolstoy "Bir kadını sırf güzelliği için sevmek mümkün mü? Bu bir heykeli sevmek gibi bir şey olmaz mı?" diye sorar. Ve onu şöyle destekler Victor Hugo: Sadece bedenleri, şekilleri, görüntüleri sevenlere ne yazık. Ölüm her şeyi yok edecek. Ruhları sevmeyi deneyin.
Tendir kırışır, saçtır dökülür, tırnaktır kırılır. Ruhun ise hep oradadır, aynı şekilde ve hep aynı suretle.
Bedenler geçici ruhlar ise kalıcıdır.
Bu yüzden bir insanın ruhunu sevin işte o zaman sevdanız baki olur.
~~~
"Ağlama Melis, lütfen git. Konuşursam kalbini kırarım. O yüzden lütfen git." dedim ve mutfağa gidip bir bardak soğuk su içtim.
Benim kaç yıllık arkadaşımdı o. Bana güvenmemiş miydi? Hiç mi beni tanımamıştı? Neden güvenmemişti?
Bana güvenmemesini gerektirecek hiçbir şey yapmamıştım ki ben.
Cihan ÖZKAN'dan
Canan'ın koridordan mutfağa ilerlemesinin ardından ona bakakalan kızın kolunu hızla tuttum. Onun bir kadın olduğunu ve ona zarar vermemem gerektiğini kendime binlerce defa zihnimde tekrarlayıp hatırlatırken onu kapıya doğru itip demir kapıyı açtım. "Defol git. Bir daha da Canan'ın yanına yaklaşayım deme!" diye kükreyerek onu evden çıkarıp kapıyı sertçe suratına kapadım.
Canan'a bağırması bir yana ettiği hakaretler vücudumdaki tüm kanımı bir cadı kazanına atmış da kaynatmış gibi deli bir ısıyla içimi yakarken beni bir öfke harbine sokuyordu.
Onun bu hat bilmez davranışına karşılık Canan'ın hâlâ onun kalbini kırmamak için konuşmaması, onun sadece gitmesini istemesi beni bozguna uğratıyordu.
Bir insan nasıl bu kadar iyi olabilirdi? Aklım almıyor, kalbim bu iyiliği anlayamıyordu.
Evet, ben zaten hayatım boyunca iyilik görmemiş kötülüğün ise alâsına tanık olmuş biriydim. İyilik kitabının sayfalarını Canan ile beraber tekrardan gönlümün tozlu raflarından alıp sayfaları karıştırmaya başlamıştım. Ve demek ki Canan ile okumam gereken daha çok sayfa vardı.
Belki onun kadar iyi olamazdım, evet onun kadar iyi ve merhametli olmamın imkanı yoktu lakin onu hak edebilmek için daha kat etmem gereken çok yolum, çok sayfam vardı.
Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım. Canan bu arkadaşı sandığı ama aslında arkadaş kelimesinin yanından bile geçemeyecek kadar karakterden uzak bu insanın söyledikleri karşısında uçurum kadar derin bir hayal kırıklığı yaşamıştı. Gözlerinde bunu görmüştüm. Gözlerinde hayal kırıklığını görüp kalbimde hissetmiştim.
Onun bu hali, kırılgan duruşu beni savunmasız bırakıyordu.
Beni sadece o savunmasız bırakıyordu. O ise her şeye karşı savunmasızdı. Şimdiye kadar hayatında olan çoğu insan Canan'ın canını çok acıtmıştı. Onda derin yaralar bırakıp hayatından birer birer çıkıp gitmişlerdi. Canan ise o zamanlarda kalmış kendinin de bana daha önce dediği gibi o yaşlardan ilerisini görememiş o günlere saplanıp kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderin Kırmızı İpi
Genç KurguAlevinde yandım, külünde söndüm. ~~~ Psikoloji dördüncü sınıf öğrencisi olan Canan AKSU, aralarında can bağı olduğuna inandığı yakın arkadaşı Deniz ile İzmir'den İstanbul'a geldiğinde hayatın ona yeni bir sayfa açacağına inanır. Geçmişi ve bir daha...