BÖLÜM14:PEŞİNDE ÖLÜMÜ SÜRÜKLEYEN AŞK

974 65 3
                                    

Merhabaaa canlarım, hoş geldiniz.

Yeni bir bölümle geldim, umarım beğenirsiniz. Bu arada yorum yapmayı da unutmazsanız çok sevinirim.

Sol alt köşedeki yıldıza dokunarak sayfanıza ışık olmasını sağlayın.

Hepinize iyi okumalar dilerim.

Sizleri seviyorum.

~~~

PEŞİNDE ÖLÜMÜ SÜRÜKLEYEN AŞK

"Yabancı duygulardı, yaşandığında nasıl hissettirdiğini bilmiyordun fakat yaşanmadığında nasıl hissettirdiğini çok iyi biliyordun. İşte ben yaşanmamış o yabancı duyguların yaşattığı acıları çok iyi bilirdim."

"Kendi başınıza da güzelsiniz. Yanında kimse olmadan da yoluna devam edebilirsin. Herkes susmuşken ve yanında o en güvendiğin kişiler dahi kalmadığında bile düştüğün yerden kalkabilirsin. Tüm dünyanı sessizlik kapladığında açarsın bir şarkı, koyarsın bir çay. O çalan şarkıyla dertleşirsin. Yeri gelir bağıra çağıra yeri gelir hıçkıra hıçkıra ağlayarak söylersin o şarkıyı. Ama söylersin; bırakmazsın yaşamayı, hissetmeyi. Çünkü sen kendine yetebilirsin. Dünyadaki en başarılı veya o etrafınızda imrenerek baktığınız insanlara bakın. Mesela bana!" Hafifçe güldüm. Beni dinleyen insanlarda gülmüşlerdi. Tekrardan "Şaka yapıyorum, neyse. O insanlara baktığınızda kendilerini ne kadar sevdiklerini fark edersiniz. Çünkü en mutlu insanlar kendini sevmeyi başarabilen insandır. Bir kere onlar kimseye muhtaç değildir. Özellikle kadın arkadaşlarım, çünkü bir gün herkes vazgeçtiğinde yine siz kalacaksınız. Yine o aynaya siz bakacaksınız. Kimsenin aklı ile kendinizi değiştirmeye çalışmayın. Unutmayın! Siz oyun hamuru değilsiniz. Kimsenin elinde şekil almamalı, kendi şeklinize kendiniz karar vermelisiniz. Dinlediğiniz için hepinize teşekkür ederim. "

Amfinin sahnesinden indiğimde beni dinleyen herkes beni alkışlıyordu. Sahnenin arka tarafındaki küçük odaya geçip duvarda yamuk bir şekilde asılmış olan aynaya baktığımda sabahki ağlayan kadından eser yoktu."Aferin sana güzel kızım. Çok güzel bir sunumdu. Sabahki hâlin neydi öyle? Kendine gel." Az önceki konuşmamdan esinlenip öz şefkatle fısıldayan zihnim tebessüm etmemi sağlamıştı.  Evet, sabah yaşananlara çok üzülmüş olabilirdim. Evden çıktığımda Sedat'a beni sahile bırakmasını söylemiştim. Sahilde öylece oturduğum dakikalardan sonra sunum ödevim olduğunu hatırlayıp derhal bir taksi çağırmıştım. Eve gidip güzel bir duş almış ve yapacağım sunuma ve profesör hocamızın karşısına yakışır bir şekilde hazırlanmıştım. Haftalardır hazırladığım sunum dosyasının içinde bulunduğu flaşı alıp evden çıkıp okula gelmiştim. Sıramın geçmesine dakikalar kala yetişebilmiştim. Bu sunumu unutsaydım neler olurdu düşünmek bile istemiyordum. Son sınıf olduğum için bu sunum benim için çok önemliydi. Ve şükürler olsun ki çok güzel bir şekilde bunu da atlatmıştım.

Kapıyı açıp içeri gelen Deniz ile beraber aynanın önünde daldığım düşünce havuzundan çıkıp bana kollarını açmış bir şekilde beni bekleyen Deniz'e döndüm. Bana sıkıca sarılan Deniz "Muhteşemdi Canan. Mükemmel konuştun. Ağzım açık dinledim cidden." diyip yanaklarıma öpücük kondurmuştu. Ona teşekkür ederken bir yandan da odadaki çantamı aldım ve sıradaki öğrencinin gelip hazırlanması için Deniz'le birlikte odadan çıktık. Kalabalık amfinin oradan çıktığımızda Deniz şoförü arayıp arka kapının oraya gelmesini söylemişti. Gelen arabaya binip bu bunaltıcı havadan kurtulup eve gitmek için yola koyulduk. Dünden beri bana defalarca mesaj atan ve tıpkı benim gibi aşırı meraklı olduğunu bildiğim canım arkadaşım, oturduğu koltukta kımıldanırken nihayet daha fazla dayanamamış ve bedenini bana doğru döndürmüştü. Deniz mavisi gözleri merakla kocaman açılırken alışkın olduğum tiz sesiyle "Hadi artık Canan. Dün neler oldu anlat. Canın da sıkkın. Merak ediyorum." demişti. Önce derin bir nefes aldım ve ardından "Peki anlatıyorum." diyerek Cihan ile yaşadığımız her şeyi fazla detay vermeden anlattım. Sessizce beni dinleyen Deniz elimi sıkıca tutup "Sen üzülmemelisin Canan. O, onunla beraber her şeyi kabul edecek birini kaybetti. Asıl üzülmesi gereken kişi o." Kafamı sallayarak "Galiba." dediğimde gözlerim dolmuştu. Dolan gözlerimi baş parmaklarıyla hafifçe silen Deniz "Hadi ama Canan. Lütfen, o burnu havada, durmadan kasıntı gezen soğuk ama çok yakışıklı, zengin ve daha tanımadığın bir adam için bu kadar canını sıkma." Ağlarken Deniz'in verdiği tavsiyeyle bir anda gülmeye başladım. "Gerçekten hiç üzülmemem gerekiyormuş." dediğimde o da gülmüştü. "Ama şimdi yiğidi öldür hakkını yeme demişler güzelim. Adam da yani, maşallah. Neyse o soğuk nevaleyi boş verelim biz. Senin bugünkü mükemmel sunumu kutlamamız lazım. Bu gece nereye gitmek istersin Canan?" diye sordu Deniz. "Bu gece sahnem var Deniz. Siz de gelin. Benim sahnem bittikten sonra hep beraber içeriz ve sunumumu kutlarız. Olur mu?" diye sordum. Başını sallayarak kabul eden Deniz çalan telefonunu açıp Yavuz abiye bu akşam için yapacağımız kutlamayı ve Simge'lere de haber vermesini söyledi. Deniz, Yavuz abiyle konuşmasının ardından hala telefonuyla uğraşırken ben oturduğum araba koltuğunda dakikalardır pencereden akıp giden yolu izliyordum. Kendimi anlamaya çalışıyordum. Duygularımı anlamaya çalışıyordum. Neredeyse daha hiç tanımadığım bir adamı neden bu kadar önemsediğimi, neden beni istemediğini söylediğinde bu kadar kırıldığımı anlamaya çalıştım. Uzun süre sonra birisiyle ilk defa bu kadar yakınlaştığım için, onunla yemeğe çıktığım için falan mıydı acaba? Bilmiyordum, anlayamıyordum. Bilmediğim onlarca his gibi bu da bana yabancıydı. Yabancı duygulardı, yaşandığında nasıl hissettirdiğini bilmiyordun fakat yaşanmadığında nasıl hissettirdiğini çok iyi biliyordun. İşte ben yaşanmamış o yabancı duyguların yaşattığı acıları çok iyi bilirdim.

Kaderin Kırmızı İpiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin