Merhabaaa canlarım
Yeni bölümle geldim.
Sol alt köşedeki yıldıza dokunup sayfanıza ışık olmasını sağladıktan sonra bölüme geçebilirsiniz.
Bol bol yorum yapmayı unutmayın. Satır aralarında buluşalım.
Sondört💚
~~~
Bir kemer indi sırtıma. Tenimle buluşan kahverengi deri şakıdı. Şakımalar karanlık oturma odamızın duvarına çarptı.
Annemin kalbini teğet geçti.
Annem siyah ojeli parmakları arasında duran sonuna geldiği sigarasını adamın isteğiyle ona uzattı. Bağırdım, son kez ve ses tellerim koparcasına. "Lütfen yapma." adamın kalın parmakları arasında can çekişen sigara son demini tenimde kaybetti. Bir çığlık firar etti dudaklarımdan. Sol gözümden kaynar bir damla aktı. Yuvarlak izlere bir yenisi daha eklendi. Bacağımda alt alta üç iz oluştu. Aynı yerde üst üste kaçıncı kez olduğunu saymayı bırakalı çok olmuştu. Kemer elinden yere düştü. Metal tokası fayansa çarptı. Annem oturma odasından çıkıp mutfağa geçti. Adam bedenini hoyratça koltuğa bıraktı. Ayağının ucuyla bacağımı dürttü. "Bu gece seni çok hırpalamadım. Bir daha ki postadan sonra sözüm olsun."
Tırnaklarımı avuçlarıma gömdüm. Kendime bir mezar kazmak istedim. Ama yapamadım. Ölmemiştim. Ölememiştim. On beş yılını dolduran bedenim her gece yediği dayaklara, çektiği zulümlere inat direniyor gibiydi. Ölmeyi beceremiyordum.
Tırnaklarım derimi kesti. Beyaz tırnaklar kanla kaplandı. Kar beyazı kan kızılına döndü. Bedenime kazamadığım mezarı çocukluğuma kazdım. Hıçkıra hıçkıra ağlamak istedim. "Kes sesini, bir de senin ağlamanı dinlemeye gelmedik bu eve." Hıçkırıklarım kursağımda kaldı. Yutkundum, boğazım çok acıdı.
Annem geri geldi. Elinde iki kadeh rakı. Adamın yanına oturdu. Bana baktı, mimik oynamadı suratında. Bacak bacak üstüne attı. Giydiği mini elbiseyi çekiştirdi, bacaklarından aşağı doğru. Sürdüğü bordo rujun silindiği dudakları aralandı. "Canan, kalk odana git." Tırnaklarımı yavaşça saplandığı yerlerden çektim. Doğrulmaya çalıştım. Sırtım acıdı, yemin ederim çok acıdı. Küçük bir inleme koptu dudaklarımdan. Bacağım yanıyordu. İçim buz gibiydi ama bacağımdaki yanık cayır cayır yanıyordu. Bu evi ateşe vermek istedim. Tüm acıları sırtıma yükledim ve duvara tutuna tutuna odama gittim. Kapımı kapadım ve kilitledim. Olduğum yere yığıldım, sırtımı kapıya yaslamadan. Çünkü değince, bir şeye temas edince canım çok acıyordu. Dizimi yavaşça kendime doğru çektim. Dudaklarımı öne doğru büzdüm ve yanan yere doğru üfledim.
Kim bilir hangi çocuklar mutlulukla doğum günü pastasını üflüyordu?
Gözlerimden süzülen yaşlar üzerimdeki tişörtü sırılsıklam etti. Yanık yere üflemeye devam ettim. İç çektim, ah ettim. Yavaşça ayağa kalktım, tişörtü bedenimden sıyırdım. Daha çok ağladım, ama sessizce. Dolabın üzerindeki aynaya doğru yavaşça sırtımı çevirdim. Alt alta üç kalın çizgi. Kemer izi, kadersizlik hissi.
Yatağıma geçtim. Sırt üstü yatamazdım, sırtıma inen kemer darbelerinden sonra unutup yattığım ve sessiz küfürler ederek kalktığım gecelerden edindiğim tecrübelerim vardı. Cenin pozisyonu aldım. Bebeklerin rahimde aldıkları pozisyon. Düştüğüm rahme lanetler ettim. İnsanların kendini çaresiz hissettiklerinde aldığı pozisyon. Çaresizliğime iç çektim. Karnıma çektiğim dizime üflemeye devam ettim. Göz yaşlarım akarken ben üfledim. Ay pencereden bana bakarken yaşanan her şeye şahit oldu. Yıldızlar ağladı, gece acılarımın üzerini örttü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderin Kırmızı İpi
Novela JuvenilAlevinde yandım, külünde söndüm. ~~~ Psikoloji dördüncü sınıf öğrencisi olan Canan AKSU, aralarında can bağı olduğuna inandığı yakın arkadaşı Deniz ile İzmir'den İstanbul'a geldiğinde hayatın ona yeni bir sayfa açacağına inanır. Geçmişi ve bir daha...