Merhaba canlarım.
İlk olarak bölüme geçmeden önce sizlere küçük bir şey söylemek istiyorum. Biliyorsunuz çoğu bölümün başında bölüme başlamadan önce kısa yazılar veya bazı kişilerin sözlerini yazıyorum.
Bunların sebebini merak edenler var ve ben de şöyle bir açıklama yapmak istedim.Bu kitabın kurgusu benim için daha başlamadı. Yani biz daha yolun çok başındayız. Kurgu benim için öyle bir zamanda başlayacak ki siz kitap bitti zannederken ben kitabı orada başlatacağım. Biraz meraklandınız biliyorum ama sabır...
Siz bana, Canan'a ve Cihan'a destek olduğunuz onlara zaman ayırıp okuduğunuz sürece ben sizler için ve öncelikle kendim için yazmaya devam edeceğim. Çok uzatmadan bölüm başındaki kısa yazıları da açıklayayım.
O yazılar size spoiler olarak yazılan yazılar. Yani her biri geleceğe hitap ediyor. Bunları zamanı geldiğinde anlayacağız.
Hepinize iyi okumalaarr💙
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
Satır aralarında buluşalım...
~~~
Herkesin odasında haykırılamayan çığlıklar var.
Her evin banyosunda kesilmeyen bilekler, damarı bulamayan jilet izleri ve edilememiş intiharlar...
Ama gün gelecek, bir bilek daha jilete kavuşacak. Damar kesilecek ve o kan akacaktı.
Akan kanla beraber hayaller tutuşacaktı.
Belki de çoktan hayaller tutuşmuş ve biz o tutuşan hayallerin ateşinde yanmıştık.
Kim bilir?
~~~
Mutfak kapısının önüne geldiğimde deri eldivenli biri ağzımdan tutarak beni geriye doğru çekti.
Sırtımı kendine doğru çekerek beni kendine yasladı. Sağ tarafındaki elinin kafamın kenarına geldiğini hissettiğimde kafama değen soğuk metalle elindekinin silah olduğunu anladım.Yutkunamadım. Kımıldayamadım. Bağıramadım.
Ve arkamda duran kişi fısıldadı. "Seni tekrardan gördüğüm için çok mutluyum." Bu ses ona aitti. Ruhum sancılar içinde kaldı.
O ses mühendisin sesiydi. Bana kızım diyen sesin sahibi kafama silah dayamıştı. O ses bir zamanlar kahkahalarımın arasında baba dediğim adamın sesiydi. Bu kadarı çok fazlaydı.
Onun tarafından parçalara ayrılan kalbim daha fazla ne hâle gelebilir miydi? Demek ki daha fazlası mümkündü. Yoksa neden ruhum şu an daha fazla acıyordu ki?
Beni ittirerek yürümemi sağladı. Hala ağzımı tutan elinden dolayı konuşamıyor, bağıramıyordum. Kafama dayadığı silah ise vücuduma yayılan korkuyu tetikliyordu.
Evin tüm lambaları kapalıydı.
"Korku filmleri gibi Canan."
Teşekkür ederim iç ses. Çok yardımcı oluyorsun.Mutfaktan çıkıp oturma odasına kadar ben önde o arkada yürüdük. Çırpındım, beni tuttuğu elinden kurtulmaya çalıştım. Ağzımdaki eli daha da sıkılaştı. Kulağıma doğru eğilerek "Şştt, çırpınma Canan. Seni şimdiden incitmek istemiyorum. Anlaşıldı mı?" diye sordu.
Yutkundum. O kadar korkmuştum ki şu an ne yapabileceğimi düşünemiyordum.
"Sakin ol Canan. Sakin ol. Hani bir derste görmüştük ya. Düşmanımızı tanıyorsak aslında kazanan biziz. Çünkü yapabileceği şeyleri, verebileceği tepkileri ve zayıf yönlerini biliriz. Hadi Canan, psikolojisine oyna. Kurtulacağız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderin Kırmızı İpi
Ficção AdolescenteAlevinde yandım, külünde söndüm. ~~~ Psikoloji dördüncü sınıf öğrencisi olan Canan AKSU, aralarında can bağı olduğuna inandığı yakın arkadaşı Deniz ile İzmir'den İstanbul'a geldiğinde hayatın ona yeni bir sayfa açacağına inanır. Geçmişi ve bir daha...