10.Bölüm

69 30 0
                                    

Sevgisizlik. Sevilmemek. Bunlar benim gördüğüm şeyler..

Birgün liseden bir kız bana 'Senin yerinde olmak çok isterim.' demişti. Ona alay dolu bir kahkaha attıktan sonra nedenini sormadan 'Seni ailen seviyor mu?' diye sormuştum. İlk şaşırsa da 'Elbette!' olmuştu cevabı.

O gün oturup düşünmüştüm. Kim beni seviyor diye. Abim seviyor.. Annem severdi.. Babam. Benim babam var mıydı?

'Peki hiç aşık oldun mu?' demişti Aslı, lisedeyken.

Aşk neydi ki?

Benim için aşk birbirlerini seven iki insanın kavuşamaması. Hep ayrı kalıp zorluklarla mücadele etmesi.. Bunu bir yerde okumuştum. Tam benim düşüncem gibiydi. Beni yansıtıyordu.

Zaten o günlerde birinin bana aşık olup sevebileceğini sanmazdım. Bende aşık olmazdım zaten.

Hayatımda bir kez aşık olmuştum. Ama benimkisi saf ve masumdu. Ayrılıkla sonuçlandı...

'Kalbinin sesini duyabiliyorum küçük hanım!'

Kalbimin sesini her defasında nasıl oluyordu da duyabiliyordu.?

Rahataızca kımıldanıp ondan uzaklaştım ve yataktan çıktım. Bana az önceki bıraktığım pozisyonda bakmaya devam edince kaşlarımı çatıp "Gidiyorum." dedim.

Gitmek.. Bazen hayata geliş amacım buymuş gibi geliyordu bana.

Yatakta yavaşça doğrulup boğazını temizledi ardından "Nereye?" diye sordu. "Eve?" dedim soru sorarcasına. Yataktan tek hamle ile çıktığında üstünün çıplak olduğunu fark ediyordum. Ben onunla öyle mi yatmıştım?

Kasları boylu boyuna sergilenirken altındaki gri eşofman düşecek gibiydi. Bakma oraya!
Sertçe yutkundum. "Seni ben bırakırım." itiraz etmedim başımla onaylayıp odadan çıktım.

Merdivenlerden aceleci bir tavırla inip salona geçmek yerine giriş yerinde onu beklemeye başladım. Girişin oradaki vestiyer de küçük çantam duruyordu. Birkaç adım atıp çantamı aldım ve içinden telefonumu çıkardım. Saat akşam dokuza geliyordu. Kimseden mesaj veya arama yoktu. Umursamayıp telefonu çantama koydum.

Savaş 5 dakika sonra merdivenlerin başında görüldüğünde ona baktım. Gözlerimiz kesişti. Siyah kazak ve altına lacivert kot giymişti. Saçları ıslaktı sanırım duş almıştı. Ben onu süzerken uzun bacaklarıyla yanıma gelip "Çıkalım." dedi sert sesiyle.

Sesinin tonu kaşlarımı çatmama neden oldu. Neden sinirlenmişti ki şimdi? Benim ona öyle baktığımı görünce yüzündeki ifade daha hafif bir hal aldı ve kapıdan ilk çıkan o oldu. Omuz silkip peşinden ilerledim.

Hızlı hızlı yürüyordu. O çoktan arabanın oraya varmışken ben daha yolun başındaydım. Hadi ama neyin tribi bu?

İç sesimin haklı sorusuna bende katıldım. Gitmek istediğim için mi böyleydi? Çünkü Savaş hayatta beni beklemeden ilerlemezdi.

"Hızlan biraz!" göz devirip adımlarımı hızlandırdım. Ben arabaya yaklaştığımda o çoktan binip arabayı çalıştırmıştı. Arabayı açıp bindiğimde bana değil önüne sert bir ifade ile bakıyordu.

Bir anda gaza bastığında sarsıldım ve ona şaşkınlıkla baktım. "Gitmemi çok istiyor gibisin." deyiverdim. Gitmek isteyen sendin Duygu!

Ölüm gibi olan o koyu kahverengi gözleri bana döndü. "Gitmek isteyen sensin."
Bazen iç sesimle Savaşın anlaşma yaptıklarını düşünüyordum. Umursamadan "Neden böyle öfkelisin?"

Arabanın hızını yavaşlatıp bana döndü. Ölüm gibi olan gözlerini kısıp "Seni korkuttun mu?" dedi. Korkmamıştım ama sinir olmuştum!

"Korkmadım. Sinir oldum!" sesim baskın çıkmıştı. Dudakları iki yana kıvrılırken önüne dönüp hızı artırdı. Şuan suratına yumruk çaksam ne olurdu en fazla? Ölürüz yapma!

Ölümün GözleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin