17.Bölüm

49 23 4
                                    


Ne zaman eve geldim, ne zaman hazırlanıp doğum günü partisine geldim bilmiyorum.

Siyah göğüs dekoltesi, olan kısa, ince askılı bir elbise giymiştim.
Makyajımı normal tutup saçımı düzleştirmiştim.

Tüm masa üyeleri buradaydı.
Etrafa bakıdığımda abim ile Aslıyı gördüm.

Taner de geldikten sonra hep  beraber bir masaya geçip oturduk.

Çok bunalmıştım. Aslıyı zorla çekiştirerek tuvalete getirmiştim. "Ne işimiz var burada ya!"
Aslının mızmızlanmasına göz devirip "Halay çekeriz diye düşünmüştüm Aslı. Ha ne dersin?"

"Dalga geçme ya!" Diye itiraz etti. Tuvaletten çıktıktan sonra  "Tamam tamam!" diyerek etrafa bakınmaya başladım.

"Kime bakınıyorsun sen?" Aslının sorusu ile ona döndüm. Gerçekten kime bakınıyordum ki?
Acaba Duygu?!

"Hiç öylesine.." dedim. Bana sorgulayıcı bir bakış attıktan sonra telefonu ile ilgilenmeye başladı.

Abimle Tanerin olduğu masaya geldikten sonra bir yarım saat daha öylece oturduk.

Abimle Taner hava alma bahanesi ile dışarı çıkmışlardı. Aslı telefonla konuşabilmek için sakin bir yere geçmiş beni yanlız bırakmıştı.

Biraz sonra arkamdan biri omuzuma dokununca o tarafa döndüm. Şu arkamızdan sinsice gelmeleri hiç bitmeyecek..

İç sesime hak verip gelen kişiye baktım. "Selam!" dedi Rüzgar.
Ona bakıp gülümsedim
"Selam! Gelmişsin."

"Evet evet! Geldim. Tabi biraz geç geldim. Malum İstanbul trafiği.." dedi. Gülerek "Ee buralar Londra gibi değil alışmalısın!" Dedim.

Bana hak vererek "Çok güzel olmuşsun ama maalesef bu hava, elbiseni kaldırmaz." Dedi.

"Teşekkür ederim. Ve evet haklısın ama Aslı sağolsun durum bu!" dedim.

Bir süre daha konuşmuştuk sonrasında ben hava almak isteyince bana eşlik ederek beraber bulunduğumuz binanın balkonuna çıktık.
Balkon küçük ama güzeldi.

"Gerçekten de hava soğukmuş" dedim. "Evet öyle! Ve sen ceketini almamışsın!." diye söylenerek kendi ceketini çıkarıp benim omuzlarıma koydu.

"Teşekkür ederim ama bu seferde sen üşürsün." dedim.
"Merak etme bişey olmaz." Diye geçiştirdi.

"Doğum günü partisine geldik ama sahibi hatta diğer kişilerde ortalıkta yok! Özellikle abim."

"Evet. Masa aslında bu gün toplanacaktı aşağı bodrum katında."dedi. Şaşırmış bir şekilde ona baktım.

"Ama neden bu gün ve misafirlerin olduğu bir gece?"diye sordum.

"Geçen gün davette çatışma çıkmış. Tabii ben o zaman Londra'daydım. Onun konusu konuşulacakmış. Bende babamdan öğrendim." Dedi

"Sen masada değil misin?"
Gerçekten tek derdimiz bu mu Duygu?

"Hayır. Masada on iki üye var birde dört büyük lider. Aslında son bir senedir masada açıklık var yani on iki kişi yerine 8 kişi var. Babam bana ısrar etmişti ama ben bu dünyadan uzak kalmak istediğim için reddettim. Abim benim yerime geçti. Bende yurt dışında eğitimimi tamamliyorum." Dedi.

Bunları söylemese bilmiyordum. "Peki geçen günkü davette çatışma çıkaran kimmiş?" Diye sordum.
"Bilmiyorum ama sanırım Veysel'in yabancı bir ortağıymış." Dedi.

O pislik herifin ismini duymak bile midemi bulandırmıştı. Elimle karnımı tutarak korkuluklara doğru yürüdüm.

Rüzgarda arkamdan gelmişti. "İyi misin?"diye sordu. Başımı sallayıp "Evet iyiyim."dedim sadece.

Ölümün GözleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin