16.Bölüm

54 23 0
                                    


Yaşamak istemiyordum!

Hayır. Bu şekilde değildi..!

Kendimi olduğum bu kabustan uyanmak için çabalarken beynimde sürekli o adamın sesi yankılanıyordu. 

'Kaçacak bir yerin kalmadı değil mi Kızım..?'

Karanlık bir odanın içinde kutulara çarparken onun ayak seslerini duyuyordum. Yaklaşıyordu. Kutulardan  birine çarpınca düşmesine neden oldum. İçinden bir ceket çıkmıştı. Kanlı bir ceket. 

Bu benim küçük ceketimdi. 

Geri geri adım atarken bir başka kutuya çarptım. İçinden çıkan şey silahtı. O günkü silah.

Zorlukla ayağa kalkarak duvarın köşesine geçtim. Nefes alıyor muydum? Bunu bile bilmiyordum.  

'Allahım yardım et!'

Sessizlik içinde çağresizce fısıldadım. 

Sonra alışık olduğum o ses yankılandı kulaklarımda. Silah sesi. 

Kapıyı kırıp içeri girmişti. Göz göze geldiğimizde onun elindeki silah artık onda değil bendeydi. Bir elimdeki silaha bir ona bakıp sakin kalmaya çalışıyordum. Bu kabus bir son bulmalıydı!

'Artık silah sende kızım.' dedi. Evet silah bendeydi. 'Babanı vuracak mısın yani?' 

'Benim bir babam yok!' derken acı gerçeği söyledim. Bu beni üzmemeliydi! Daha ne kadar bu adamın karşısında bana babalık yapamadığı için üzülecektim? 

'Vur beni' dedi. Elimdeki silahı ona doğrultup parmağımı tetiğin üstüne koydum. Elim titriyordu. Tam kalbini hedef aldığımda elimi bir anda indirdim. 

'Yapamam!'

'Eğer şimdi yapmazsan sonsuza dek kabuslarında yaşamaya devam edeceğim. Yap ki bitsin bu kabus. Yap ki güçlen. Annen gibi olma!'

Söylediği son cümlede takılı kalmıştım. Bu benim kabusumdu. Bilinç altımın bana oynadığı bir oyundu. Ama aynı zamanda o kadar gerçekti ki. 

'Yapamam!  Anlamıyor musun? Yapamam işte!.. Ben senin gibi olamam.!'

Silahı tekrar kaldırırken acı içinde gülümsedim. Yapacağım şeyi çok iyi biliyordum. O da biliyordu. Bana hayal kırıklığı ile baktı. 

'Kimse bu kadar cesur,aynı zamanda da aptal olamaz!'

Son kez ona baktım. Ve son kez cümle kurdum;

'Sonsuza dek değil..'

Ve silahı kendi kalbime doğrultarak tetiği çektim. 

...

Kabustan uyandığımda elimi kalbime koyup bir süre öyle bekledim. Rüyamda kendi kalbime sıkmıştım. 

Bu aptallık mıydı yoksa cesaret mi?

Elimle yüzümü ovuşturup duvardaki saate baktım. Saat sabahın dördüydü! Yataktan yavaşça çıkıp sarı koltuğun oraya doğru ilerledim. Siyah ince uzun hırkamı alıp oda dan çıktım. uzun saçlarımı odadan çıkmadan önce topuz yapmıştım.

Aşağıya inmek yerine üst kata çıktım. Geçen gün girdiğim odanın karşısındaki odaya bir bakış attım. Kabusumdaki odaya..  

Yavaş adımlarla odanın kapısının önünde durdum. Elimi eskimiş anahtarın üstüne koyarak bekletim. Derin bir nefes alıp anahtarı çevirdim. Ve işte içerideydim. 

Ölümün GözleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin