İlk defa güzel bir rüya görürken ayıcığıma sımsıkı sarılmaya çalıştım. Ama sanki biraz fazla büyük bir ayıydı!
Yastığımın sert olduğunu fark edip gözümü açmadan yumruğumla yumuşatmaya çalıştım. İstediğim gibi olmamıştı. Boğuk bir inleme sesi duydum. Gözlerimi açtığımda gördüğüm manzara karşısında dehşetle kalakaldım.
Bu benim ayıcığım değildi!
Bu yastığım da değildi!
Bu Savaştı!
Ve ben onun göğsüne vurmuştum!.. Aptalsın Duygu!
"Ayy çok özür dilerim! Ben seni ayıcığım sandım. Yani şey yastığım.. Yok yok ya off! Birşey oldu mu?" Saçmalamam bitince uykulu gözlerle bana baktı.
"Ne sandın ne?" Adamın aklını karıştırdın aferin.
Ben ona aptal aptal bakmaya devam ederken bir kahkaha kopardı. Cidden? komik olunacak birşey yoktu ki! Kesin saçmalıklarımla delirtmiştim bu adamı. Ama gülerken çok iyi değil miydi? Değil! kendine gel hemen!
İç sesimi dinleyip hafif silkelendim. Çatık kaşlarla bakarken gülmeyi pardon kahkaha atmasını kesip hafiften doğruldu. "Ayıcığının bu kadar yakışıklı olacağını sanmıyorum." Ahh evet değildi zaten.
"Nereden biliyorsun? Hem senden yakışıklılarını da gördüm." Yoo görmedik. Sen sus iç ses!
"Öyle mi kimmiş." Biraz bozulmuş gibiydi. "Abim." Hiç düşünmeden söylediğim bu şeye kesinlikle sonradan pişman olacaktım. Tekrar güldüğünde göz devirdim. Yataktan çıkmak isteyince beni engelledi. Onun tekrar göğsüne yattığımda daha doğrusu düştüğümde odaya biri dalıverdi.
Ciddi anlamda dalmak!
Bu abimden başkası değildi.
Abim beni bu halde görmüştü!
Kıyamet kopuyor yerlerinize..
"Abi?" Adama inme inmişti. Kıpırdamıyordu. "Napıyorsunuz lan burada?"diye bağırdı."Yatıyoruz." Hı hı çok açıklayıcı devam et sen. Bir adım öfkeyle attığında bir anda ayağı fırlayıp onu durdurdum. "Abi eline ne oldu?" diye sordum yapay bir merakla. Eli umurumda değildi. Sanırım vazo kırarken olmuştu.
"Birşey yok halledilir." Kafa sallayıp koluna girdim. Odadan zar zor çıkarttığımda aşağı indik. Arkamdan gelen sesle Savaşında indiğini anladım. Salona geçtiğimizde duvardaki süslü saate baktım. Saat dokuz buçuktu. "Biz ne zamandır uyuyoruz ya!"
Sesli düşünüp sorduğum soru karşısında abim kaşlarını çattı. Tanerinki ise havalandı. "Birde beraber mi uyudunuz!" Birden gelen soru ile abime döndüm. E yani hali ile uyumuştuk. Bunu anlamak için çok çaba sarf etmeye gerek yoktu.
"Uyuması için senden izin alacak değil ya!" Savaşın sert sesiyle ona döndüm. Bu hiç iyi olmamıştı. "Bak zaten canım sıkkın. Sinirliyim. Birde sen başlama! İşin gücün yok mu oğlum senin gitsene sen evine!" Bu biraz sert ve kaba olmuştu. Savaş hiçte alınmışa benzemiyordu.
"Duyguya bakmaya gelmiştim. Gidiyordum zaten." sakince konuştuğu için Allaha şükür edebilirdim. "Ben seni geçireyim." Hızla koluna yapışıp onu kapıya doğru adeta sürükledim. sonunda evden çıkıp arabasının önüne geldiğimizde durduk.
Bana doğru dönüp sağ elini yanağıma koydu. "Daha iyi misin peki?" sesindeki tonlamayla gülümseyip başımı salladım. İyiyim demedim. O da fark etti ama birşey demeden anlıma ufak bir öpücük kondurup beni göğsüne bastırdı.
"Hep iyi ol sen."
"Hep yanımda ol sen!"
Dediğim şeyle kendini belli etmek istercesine beni kendine daha çok bastırdı. " Sen demesen de yanındayım. Hep yanındayım." Birşey demeden birbirimizden ayrıldığımızda o arabasına bindi bende arkamı dönüp eve doğru yürümeye başladım.
Arkamı dönüp son bir kez ölüm gibi olan gözlerine baktığımda onunda çoktan bana baktığını gördüm. Daha fazla soğuğa dayanamayıp içeri girdim.
İçeri girdiğimde abimle karşılaştım. Bana bakmadan hızla üst kata çıkmıştı. Salona girdiğimde Tanerin imalı bakışlarıyla karşılaştım. Hadi ama!
"Ne var Taner?" bezgin bir sesle sorduğum soruya hiç alınmadan cevap verdi;
"Yanınıza gelmek için direndi. Zor tuttum herifi. Siz rahat rahat konuşun diye.." Abimi kast etmişti. Gülmemek için kendimi sıkıp "İyi yapmışsın. Allah razı olsun." dedim.
"Amin. Sizde bahçede asırlara konuk mu oldunuz sizi beklerken hem abini tutup hemde elimdeki dosyayı bitirdim." Elindeki kırmızı kapaklı dosyayı gösterirken göz devirdim. "Şimdi bari şu işi bir bırak ya! Ben bezdim sen bezmedin."
"Bıraksam ne kızım. Abin üşengeç sorumsuzun teki onun da işlerini ben hallediyorum. Zaten genellikle o yer altı ile ilgilendiği için."
"Taner! Çok konuşma!.." bir anda abim salona girince ona döndüm. Doğrusu yer altı kelimesi geçince kasılmıştım. Abimin ise bunu kapatması ayrı bir konuydu.
"Ben yatacağım. İyi geceler size." dedim merdivenlere ilerlerken. "Nereye?! Sen zaten yeterince uyumadın mı?.." Tanerin imalı cümlesine elime geçen yastığı ona fırlattım.
"Taner! Kes sesini.!"
Gülerken ağzına fermuar işareti yaptı.
Odama çıkıp üzerimi değiştirdim ve yatağıma uzanıp telefonumla sonraki bir buçuk saat uğraştım.
İlk Aslı ile mesajlaştım. Sonra olmadı aradım ve onda biriken tüm şeyleri anlattı. Abimin onu nasıl öptüğü konusunda hala hayret ediyordum. Ve bu gün olanlardan sonra ilk onu arayıp konuşmak istemesi de ayrı bir konuydu. Gerçekten inanılmaz.
Yarın Aslının evinde buluşma sözü verdikten sonra telefonu kapatıp lavaboya gittim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra tekrar odama dönüp yatağıma yattım.
Savaşın dalga geçtiği ayıcığıma sarıldıktan sonra onu düşündüm.
Bir kere ayıcığım sevimliydi!
Kendi kendime düşünüp güldükten sonra telefonuma mesaj geldi.
Savaş: İyi geceler.
Yazmıştı. gülümseyip onu aradım. İlk çalışta açtı
"İyi mi geceler küçük hanım?"
İlk söylediği cümle bu olmuştu.
"Sizsiz ne kadar iyiyse Ölüm gözlüm"
Böyle dememe gülmüştü. Sonraki birkaç saniye sustuk..
"Seni seviyorum." demişti
"Bende seni seviyorum."
Telefonu karşılıklı kapatmıştık. Biz buyduk işte. Diğer kişiler gibi normal sohbet etmezdik. Ya hep susardık. Ya da hep konuşurduk. Ama ne yaparsak yapalım hep beraber yapardık.
..
Bölüm geldi.
Kısa ama güzeldi..
Umarım beğenmişsinizdir. Yorum ve Oylarınızı bekliyorum.
Sevgilerle..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümün Gözleri
De TodoÖlüm gibi gözlerine baktıkça yaşadığımı hissediyordum. Kimdi bu adam aslında? Kimdi bu Savaş Duman? Artık gidebileceğim bir yer kalmamıştı. Bir o vardı. Gidebileceğim tek yer o iken ondan nasıl kaçacaktım? Ölümden kaçmak mümkün müydü ki? "Sen ölüm...